اَلْإِشْتِغَارُ [el-iştiġâr] (إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) Irak gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِشْتَغَرَ فِي الْفَلاَةِ إِذَا أَبْعَدَ Ve bir adama bâlâ-pervâzlıkla fahr ve mübâhât ederek tafra-fürûşluk eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: اِشْتَغَرَ عَلَيْنَا أَيْ تَطَاوَلَ وَافْتَخَرَ Ve bir kimsenin develeri firâvân ve müctemiʹ olmakla beri öte tereddüd ve ihtilâf üzere olmak maʹnâsınadır; yukâlu: اِشْتَغَرَتِ الْإِبِلُ إِذَا كَثُرَتْ وَاخْتَلَفَتْ Ve bir nesnenin sayısı pek firâvân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِشْتَغَرَ الْعَدَدُ إِذَا كَثُرَ وَاتَّسَعَ Ve bir husûs karışık ve şûrîde olmak maʹnâsınadır; yukâlu: اِشْتَغَرَ الْأَمْرُ إِذَا اخْتَلَطَ
اَلْإِشْتِغَارُ [el-iştiġâr] (hemzenin ve tâ’nın kesriyle) ʹAded çoğalmak; yukâlu: إِشْتَغَرَ الْعَدَدُ أَيْ كَثُرَ وَاتَّسَعَ Ve
إِشْتِغَارٌ [iştiġâr] Hesâbda basîret üzere olmamak; yukâlu: إِشْتَغَرَ عَلَى فُلَانٍ حِسَابُهُ إِذَا لَمْ يَهْتَدِ لَهُ Ve
إِشْتِغَارٌ [iştiġâr] Sahrâda uzamağa dahi derler; yukâlu: إِشْتَغَرَ فِي الْفَلَاةِ إِذَا أَبْعَدَ فِيهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı