el-iġbâṯ ~ اَلْإِغْبَاطُ

Kamus-ı Muhit - الإغباط maddesi

اَلْإِغْبَاطُ [el-iġbâṯ] (hemzenin kesriyle) Davarın üzerinden pâlânı ve eyeri almayıp dâ΄imâ kapalı durdurmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَغْبَطَ الرَّحْلَ عَلَى الدَّابَّةِ إِذَا أَدَامَهُ عَلَيْهَا Ve bulut dâ΄imî yağmurlu olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَغْبَطَتِ السَّمَاءُ إِذَا دَامَ مَطَرُهَا Ve bir kimseyi sıtma dâ΄imî tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَغْبَطَتْ عَلَيْهِ الْحُمَّى إِذَا دَامَتْ Ve nebât kesret ve kesâfetten yerin yüzünü gereği gibi bürümek maʹnâsınadır, şöyle ki mecmûʹu bir habbeden ve bir kökten bitmiş gibi yekpâre sûretinde müşâhede oluna; yukâlu: أَغْبَطَ النَّبَّاتُ إِذَا غَطَّى الْأَرْضَ وَكَثُفَ وَتَدَانَى كَأَنَّهُ مِنْ حَبَّةٍ وَاحِدَةٍ

Vankulu Lugatı - الإغباط maddesi

اَلْإِغْبَاطُ [el-iġbâṯ] (hemzenin kesriyle) Pâlânı devenin arkasında ʹale’d-devâm koyup indirmemek; yukâlu: أَغْبَطْتُ الرَّحْلَ عَلَى ظَهْرِ الْبَعِيرِ إِذَا أَدَمْتَهُ عَلَيْهِ وَلَمْ تَحُطَّهُ عَنْهُ Ve

إِغْبَاطٌ [iġbâṯ] Hummâ devâm üzere tutmağa dahi derler; yukâlu: أَغْبَطَتْ عَلَيْهِ الْحُمَّى أَيْ دَامَتْ Ve gök yüzünün yağmuru dâ΄im olmağa dahi derler; yukâlu: أَغْبَطَتِ السَّمَاءُ إِذَا دَامَ مَطَرُهَا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı