اَلْإِنْقِضَاضُ [el-inḵiḋâḋ] Duvar gereği gibi çatlayıp lâkin yıkılmamakla henüz yerinde kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِنْقَضَّ الْجِدَارُ إِذَا تَصَدَّعَ وَلَمْ يَقَعْ بَعْدُ Ve bir tâ΄ife üzere her taraftan ʹasker uşuşmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِنْقَضَّتِ الْخَيْلُ عَلَيْهِمْ إِذَا انْتَشَرَتْ Ve kuş havâdan yere konmak için süzülüp inmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِنْقَضَّ الطَّائِرُ إِذَا هَوَى لِيَقَعَ
اَلْإِنْقِضَاضُ [el-inḵiḋâḋ] (hemzenin ve ḵâf’ın kesriyle) Duvar yıkılmak; yukâlu: إِنْقَضَّ الْحَائِطُ إِذَا سَقَطَ Ve
إِنْقِضَاضٌ [inḵiḋâḋ] Kuş uçarken aşağı süzülmeğe dahi derler. Ve إِنْقِضَاضُ الْكَوْكَبِ [inḵiḋâḋu’l-kevkeb] dahi bundandır. Ve bundan تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] gelmedi, illâ harf-i ahîri yâ’ya tebdîl etmekle; yukâlu: تَقَضِّي ki bu aslında تَقَضُّضٌ idi, üç ḋâd’ı bir yere kerîh görüp ḋâd-ı ahîri yâ’ya kalb ettiler, nitekim تَظَنِّي dediler ظَنٌّ [żann]dan. Ve
إِنْقِضَاضٌ [inḵiḋâḋ] At çiğnemeğe dahi derler; yukâlu: إِنْقَضَّ عَلَيْهِمُ الْخَيْلُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı