et-ternîḵ ~ اَلتَّرْنِيقُ

Kamus-ı Muhit - الترنيق maddesi

اَلتَّرْنِيقُ [et-ternîḵ] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) Bu dahi suyu bulandırmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَنَّقَ الْمَاءَ إِذَا كَدَّرَهُ Ve suyu durultmak maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: رَنَّقَ الْمَاءَ إِذَا صَفَّاهُ İkinci maʹnâda binâsı selb içindir; ve yukâlu: رَنَّقَ اللهُ قَذَاتَكَ أَيْ صَفَّاهَا [Ve] قَذَاةٌ [ḵažât] göze düşen hâr u hâşâka denmekle burada gam ve mihnetten kinâyedir. Pes tasfiye-i kazât gam ve kederden selâmeti olur ki dîdesi rûşen olmaktan ibârettir. Ve

تَرْنِيقٌ [ternîḵ] Bir mekânda ikâmet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَنَّقَ الْقَوْمُ بِالْمَكَانِ إِذَا أَقَامُوا بِهِ Ve bir husûsta re΄y ve fikr ve tedbîri karışık ve şûrîde eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: رَنَّقُوا فِي الْأَمْرِ إِذَا خَلَطُوا الرَّأْيَ Ve kuş havâda uçmayıp kanatlarını kakarak durur gibi olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَنَّقَ الطَّائِرُ إِذَا خَفَقَ بِجَنَاحَيْهِ وَرَفْرَفَ وَلَمْ يَطِرْ Ve suya balçık karışır gibi göze uyku karışmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: رَنَّقَ النَّوْمُ فِي عَيْنَيْهِ إِذَا خَالَطَهُمَا Ve beden yâhûd göz yâ ʹakl ve re΄y zaʹîf olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَنَّقَ جِسْمُهُ وَعَيْنُهُ وَرَأْيُهُ إِذَا ضَعُفَ Ve bir nesneye vâfir zamân bakmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَنَّقَ النَّظَرَ إِلَيْهِ إِذَا أَدَامَهُ Ve kuşun kanadı ok ve kurşun makûlesiyle yâhûd bir maraz sebebiyle kırılıp düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَنَّقَ جَنَاحُ الطَّائِرِ إِذَا انْكَسَرَ بِرَمْيَةٍ أَوْ دَاءٍ حَتَّى سَقَطَ وَهُوَ مُرَنَّقُ الْجَنَاحِ Ve ʹArabların رَمَّدَتِ الْمِعْزَى فَرَنِّقْ رَنِّقْ kelâmları “ر،ب،ق” mâddesinde sebk eyledi;yaʹnî nûn’la رَنِّقْ rivâyeti nazar maʹnâsından olur.

Vankulu Lugatı - الترنيق maddesi

اَلْإِرْنَاقُ [el-irnâḵ] (hemzenin kesriyle) ve

اَلتَّرْنِيقُ [et-ternîḵ] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Suyu bulandırmak; tekûlu: أَرْنَقْتُهُ أَنَا وَرَنَّقْتُهُ تَرْنِيقًا Ve

تَرْنِيقٌ [ternîḵ] Kuş havâda kanadın tahrîk edip bir yerde durmağa derler; yukâlu: رَنَّقَ الطَّائِرُ إِذَا خَفَقَ بِجَنَاحَيْهِ فِي الْهَوَاءِ وَثَبَتَ وَلَمْ يَطِرْ Ve göze uyku gelmeğe de derler; yukâlu: رَنَّقَ النَّوْمُ إِذَا خَالَطَ عَيْنَيْهِ Ve

تَرْنِيقٌ [ternîḵ] Bir zaʹfa dahi derler ki basarda olur. Ve bedende olan zaʹfa ve bir nesnede olan zaʹfa da ıtlâk olunur; yukâlu: رَنَّقَ الْقَوْمُ فِي أَمْرِ كَذَا إِذَا خَلَطُوا الرَّأْيَ وَلَقِيتُ فُلَانًا مُرَنِّقَةً عَيْنَاهُ أَيْ مُنْكَسِرَ الطَّرْفِ مِنْ جُوعٍ أَوْ غَيْرِهِ Ve

تَرْنِيقٌ [ternîḵ] Nazarı dâ΄im kılmağa dahi derler; yukâlu: “رَمَّدَتِ الْمِعْزَى فَرَنِّقْ رَنِّقْ” Yaʹnî “Keçi süt getirmeğe başladı, doğurmasına muntazır ol.”Zîrâ keçi süt izhâr ettikten sonra koyun gibi ʹakibince doğurmaz. Ve bunu gâh olur mîm’le ve dâl’la dahi istiʹmâl ederler. Ve

تَرْنِيقٌ [ternîḵ] Kavm bir mekânda ikâmet edip ondan çıkmamağa dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı