اَلْعَابِرُ [el-ʹâbir] ve
اَلْعَبْرَى [el-ʹabrâ] (سَكْرَى [sekrâ] vezninde) ve
اَلْعَبِرَةُ [el-ʹabiret] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Hüzn ve endûhtan nâşî göz yaşı döker olan hatuna vasf olur; yukâlu: إِمْرَأَةٌ عَابِرٌ وَعَبْرَى وَعَبِرَةٌ أَيْ بَاكِيَةٌ حَزِينَةٌ [Ve] عَبْرَى [ʹabrâ] kelimesinin cemʹi عُبَارَى [ʹubârâ] gelir, سُكَارَى [sukârâ] vezninde Ve عَبْرَى [ʹabrâ] göze dahi vasf olur; yukâlu: عَيْنٌ عَبْرَى أَيْ بَاكِيَةٌ ve yukâlu: رَجُلٌ عَبْرَانُ كَسَكْرَانَ وَعَبِرٌ كَكَتِفٍ
اَلْعَابِرُ [el-ʹâbir] Göz yaşı döken kimse; müzekker ve mü΄ennese ıtlâk olunur. Ve gâh olur ki göze dahi isnâd olunup عَبِرَتْ عَيْنُهُ derler. Ve
عَابِرٌ [ʹâbir] Geçiciye dahi derler; yukâlu: رَجُلٌ عَابِرُ سَبِيلٍ أَيْ مَارُّ الطَّرِيقِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı