el-fedm ~ اَلْفَدْمُ

Kamus-ı Muhit - الفدم maddesi

اَلْفَدْمُ [el-fedm] (fâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Şol belîd ve künd-zihn ve nâdân ve sakîl ve çolpa ve salkı adama denir ki söz bilmediğinden cemâd gibi durup sıkletinden gayrı nesne bilmeye; yukâlu: هُوَ فَدْمٌ أَيْ عَيِيٌّ عَنِ الْكَلَامِ فِي ثِقَلٍ وَرَخَاوَةٍ وَقِلَّةِ فَهْمٍ Ve galîzü’l-vücûd, taslak ve bed-endâm ahmak adama denir; cemʹleri فِدَامٌ [fidâm] gelir fâ’nın kesriyle; mü΄ennesi فَدْمَةٌ [fedmet]tir; yukâlu: هُوَ فَدْمٌ أَيْ غَلِيظٌ جَافٌ أَحْمَقُ Ve pek koyu kırmızı boyanmış olan ʹalâ-kavlin kırmızılığı şedîd olmayan sevbe denir. Baʹzı nüshada مُفْدَمٌ [mufdem] ʹunvânında mersûmdur, مُكْرَمٌ [mukrem] vezninde ve Nihâye’de dahi öylecedir ve Lisânu’l-ʹArab’da ikisi dahi müsebbettir; fe-yukâlu: ثَوْبٌ فَدْمٌ وَمُفْدَمٌ أَيْ مُشْبَعٌ حُمْرَةً أَوْ مَا حُمْرَتُهُ غَيْرُ شَدِيدَةٍ Ve

فَدْمٌ [fedm] Masdar olur, ibrîk ve bardak makûlesinin ağzına bezden süzgü bağlamak maʹnâsına; yukâlu: فَدَمَ فَمَ الْإِبْرِيقِ فَدْمًا وَفَدَمَ عَلَيْهِ بِالْفِدَامِ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا وَضَعَ الْفِدَامَ عَلَيْهِ

Vankulu Lugatı - الفدم maddesi

اَلْفَدْمُ [el-fedm] (fâ’nın ve dâl’ın sükûnuyla) Bir nesnenin ağzın zikr olunan nesne ile örtmek; yukâlu: فَدَمْتُ عَلَى مَا فِيهِ بِالْفِدَامِ فَدْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا غَطَّيْتَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı