ṯafel ~ طَفَلٌ

Kamus-ı Muhit - طفل maddesi

اَلطَّفَلُ [eṯ-ṯafel] (fethateynle) ve

اَلطُّفُولِيَّةُ [eṯ-ṯufûliyyet] (yâ-yı müşeddede ile) طَفَالَةٌ [ṯafâlet] ve طُفُولَةٌ [ṯufûlet] gibi çocukluğa denir. Bunlardan fiʹl mutasarrıf olmaz; yukâlu: هُوَ طِفْلٌ بَيِّنُ الطَّفَلِ وَالطَّفَالَةِ وَالطُّفُولَةِ وَالطُّفُولِيَّةِ Ve

طَفَلُ الْعَشِيِّ [ṯafelu’l-ʹaşiyy] İkindi vaktinin âhirine ıtlâk olunur, güneş sararıp gurûb eylemeğe başladığı hengâmda. Ve

طَفَلُ الْغَدَاةِ [ṯafelu’l-ġadât] Güneşin tulûʹundan pertevi her yere istimkân yaʹnî yayıldığı hengâma kadar ıtlâk olunur; tekûlu: آتِيهِ فِي طَفَلِ الْعَشِيِّ وَهُوَ آخِرُهُ عِنْدَ الْغُرُوبِ وَكَذَا يُقَالُ أَتَانِي فِي طَفَلِ الْغَدَاةِ وَهُوَ مِنْ لَدُنْ ذُرُورِ الشَّمْسِ إِلَى اسْتِمْكَانِهَا فِي الْأَرْضِ Ve

طَفَلٌ [ṯafel] Karanlığa denir; yukâlu: جَاءَنِي فِي طَفَلِ اللَّيْلِ أَيْ فِي الظُّلْمَةِ Ve

طَفَلٌ [ṯafel] Masdar olur, nebâtı toprak basmakla boylanmayıp tebâh olmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَفِلَ النَّبْتُ طَفَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَصَابَهُ التُّرَابُ يَعْنِي فَأَفْسَدَ وَلَمْ يَطُلْ

اَلطِّفْلُ [eṯ-ṯifl] (ṯâ’nın kesriyle) Mutlakan küçük nesneye denir, ʹalâ-kavlin küçük mevlûda denir ki çocuk taʹbîr olunur; yukâlu: جَاءَ وَمَعَهُ طِفْلٌ وَهُوَ الصَّغِيرُ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ أَوِ الْمَوْلُودُ Ve her vahşî hayvânın dahi veledine طِفْلٌ [ṯifl] ıtlâk olunur; cemʹi أَطْفَالٌ [aṯfâl] gelir. Mütercim der ki İbn Ešamp;îr’in beyânına göre mü΄enneslerinde طِفْلَةٌ [ṯiflet] dahi denir. Ve cins irâdesiyle طِفْلٌ [ṯifl] vâhid ve cemʹe ıtlâk olunur ve ʹinde’l-baʹz fi’l-asl masdar olduğuna mebnîdir. Ve

طِفْلٌ [ṯifl] Hâcet maʹnâsınadır. Ve geceye denir, لَيْلٌ [leyl] maʹnâsına. Ve gurûba karîb güneşe ıtlâk olunur. Ve âteş şerâresine denir; yukâlu: تَطَايَرَتْ أَطْفَالُ النَّارِ Ve her şey΄in cüz΄üne ve pâresine ıtlâk olunur, gerek ʹayn ve zât ve gerek hades ve maʹnâ olsun; ve minhu yukâlu: طِفْلُ الْهَمِّ وَالْحُبِّ أَيْ جُزْؤٌ مِنْهُ

Vankulu Lugatı - طفل maddesi

اَلطَّفَلُ [eṯ-ṯafel] (fethateynle) İkindi vaktinden sonraya derler, güneş gurûbâ başladığı için; yukâlu: أَتَيْتُهُ طَفَلًا Ve

طَفَلٌ [ṯafel] Kezâlik yağmura dahi derler.

اَلْأَطْفَالُ [el-aṯfâl] (hemzenin fethiyle) Cemʹi. Ve

طِفْلٌ [ṯifl] Gâh olur cemʹ maʹnâsına dahi gelir. جُنُبٌ [cunub] gibi ki vâhide ve cemʹe ıtlâk olunur. Kâlallâhu taʹâlâ ﴿أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ﴾ (النور، 31)

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı