اَلنَّهْزُ [en-nehz] (nûn’un fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَهَزَهُ نَهْزًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ضَرَبَهُ Ve defʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَهَزَهُ إِذَا دَفَعَهُ Ve karîb olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَهَزَ الشَّيْءُ إِذَا قَرُبَ Ve başı beri öte depretip oynatmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَهَزَ رَأْسَهُ إِذَا حَرَّكَهُ Ve davar kısmı yürümek hengâmında göğsünü ileri kakıp depretmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَهَزَتِ الدَّابَّةُ بِصَدْرِهَا إِذَا نَهَضَتْ بِهِ لِلسَّيْرِ Ve kuyuda kovayı dolmak için beri öte çalmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَهَزَ بِالدَّلْوِ فِي الْبِئْرِ إِذَا ضَرَبَ بِهَا فِي الْمَاءِ لِتَمْتَلِئَ Ve
نَهْزٌ [nehz] Mikdâr maʹnâsınadır; نُهَازٌ [nuhâz] dahi denir, ke-mâ se-yuzkeru.
اَلنَّهْزُ [en-nehz] (nûn’un fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Darb etmek ve defʹ etmek. نَكْزٌ [nekz] ve وَكْزٌ [vekz] gibi. Ve
نَهْزٌ [nehz] Bir nesneyi tahrîk etmeğe de derler; yukâlu: نَهَزَ رَأْسَهُ إِذَا حَرَّكَهُ Ve
نَهْزٌ [nehz] At seyr etmeğe kıyâm göstermeğe de derler; yukâlu: نَهَزَتِ الدَّابَّةُ إِذَا نَهَضَتْ بِصَدْرِهَا لِلسَّيْرِ Ve
نَهْزٌ [nehz] Deve yavrusu başı ile anasının memesin vurmağa da derler, emdiği hâlinde لَهْزٌ [lehz] gibi. Ve
نَهْزٌ [nehz] Kovayı dolsun diye kuyuda tahrîk etmeğe de derler; tekûlu: نَهَزْتُ بِالدَّلْوِ فِي الْبِئْرِ إِذَا ضَرَبْتَ بِهَا فِي الْمَاءِ لِتَمْتَلِئَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı