اَلنَّهْضُ [en-nehḋ] (nûn’un fethi ve hâ’nın sükûnuyla) ve
اَلنُّهُوضُ [en-nuhûḋ] (قُعُودٌ [ḵuʹûḋ] vezninde) Deprenip kalkmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَهَضَ الرَّجُلُ نَهْضًا وَنُهُوضًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا قَامَ Ve nebât boylanıp kıvâmını bulmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَهَضَ النَّبْتُ إِذَا اسْتَوَى Ve kuş kanatlarını açıp uçmağa yapınmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَهَضَ الطَّائِرُ إِذَا بَسَطَ جَنَاحَيْهِ لِيَطِيرَ Ve
نَهْضٌ [nehḋ] Devenin omuzuyla küreği aralığına denir. Cemʹi أَنْهُضٌ [enhuḋ] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde. Ve
نَهْضٌ [nehḋ] Zulm ve sitem maʹnâsınadır; yukâlu: بِهِ نَهْضٌ أَيْ ظُلْمٌ Ve sarp ve galîz yokuş yere denir, عَتَبٌ [ʹateb] maʹnâsına; tekûlu: صَعِدْنَا إِلَى نَهْضٍ صَعْبٍ أَيْ عَتَبٍ
اَلنُّهُوضُ [en-nuhûḋ] (zammeteynle) Durmak, kıyâm maʹnâsına; yukâlu: نَهَضَ يَنْهَضُ نَهْضًا وَنُهُوضًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا قَامَ Ve ot bitip boyu kemâle erişmeğe dahi derler; yukâlu: نَهَضَ النَّبْتُ إِذَا اسْتَوَى Ve
نَهْضٌ [nehḋ] Devenin küreğiyle omuzunun arasına derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı