اَلْإِقْصَارُ [el-iḵṡâr] (hemzenin kesriyle) Bu dahi bir nesneye kâdir iken gerilenip imtinâʹla terk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْصَرَ عَنِ الْأَمْرِ إِذَا انْتَهَى Ve akşamlamak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْصَرْنَا أَيْ دَخَلْنَا فِي الْمَقْصَرِ أَيِ الْعَشِيِّ Ve hatun kasîrü’l-kâme veled doğurmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْصَرَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا وَلَدَتْ قِصَارًا ve minhu kavluhu: اَلطَّوِيلَةُ قَدْ تُقْصِرُ وَالْقَصِيرَةُ قَدْ تُطِيلُ Cevherî vehminden nâşî bu kelâmı hadîs diyerek îrâd eyledi. Ve
إِقْصَارٌ [iḵṡâr] Koyun yâhûd keçi kocalmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْصَرَتِ النَّعْجَةُ أَوِ الْمَعْزُ إِذَا أَسَنَّتْ
اَلْإِقْصَارُ [el-iḵṡâr] (hemzenin kesriyle) Bir nesneden kâdir iken el çekip imtinâʹ etmek; yukâlu: أَقْصَرْتُ عَنْهُ إِذَا كَفَفْتَ عَنْهُ مَعَ الْقُدْرَةِ Ammâ kâdir olmasan قَصَرْتُ dersin elifsiz, nitekim mürûr etti. Ve
إِقْصَارٌ [iḵṡâr] Akşam karanusuna dâhil olmağa da derler. Ve
إِقْصَارٌ [iḵṡâr] ʹAvret kasîrü’l-ḵâmet veledler doğurmağa dahi derler; yukâlu: أَقْصَرَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا وَلَدَتْ أَوْلَادًا قِصَارًا Ve fi’l-hadîsi: “إِنَّ الطَّوِيلَةَ قَدْ تُقْصِرُ وَالْقَصِيرَ قَدْ تُطِيلُ” Yaʹnî “Uzun boylu ʹavretin evlâdı gâh olur kısa boylu olur.” Ve
إِقْصَارٌ [iḵṡâr] Koyunun ve keçinin yaşlı olduğundan dişi aşınmağa da derler; yukâlu: أَقْصَرَتِ النَّعْجَةُ وَالْمَعْزُ إِذَا أَسَنَّتَا حَتَّى تَقْصُرَ أَطْرَافُ أَسْنَانِهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı