اَلإِقْمَاحُ [el-iḵmâḩ] (hemzenin kesriyle) Başı yukarı kaldırıp gözü aşağıya doğru dikmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْمَحَ الرَّجُلُ أَوِ الْبَعِيرُ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ وَغَضَّ بَصَرَهُ Ve burnu göğe tutmak maʹnâsına istiʹmâl olunur ki hod-bînlikten kinâyedir; yukâlu. أَقْمَحَ بِأَنْفِهِ إِذَا شَمَخَ بِهِ Ve gılâl sünbülesi özlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْمَحَ السُّنْبُلُ إِذَا جَرَى فِيهِ الدَّقِيقُ Ve buğday sünbülesi kemâlini bulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْمَحَ الْبُرُّ إِذَا صَارَ قَمْحًا نَضِيجًا Ve gerdanı bend içre olan esir, bağın müzâyakasından başını aşağıya indiremeyip dâ΄imâ yukarı tutturmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْمَحَ الْغُلُّ اْلأَسِيرَ إِذَا تَرَكَ رَأْسَهُ مَرْفُوعًا لِضِيقِهِ Kâle’l-mü΄ellif fi’l-Baṡâ΄ir ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿فَهُمْ مُقْمَحُونَ﴾ ve minhu hadîsu ʹAlî kerremallâhu vechehu kâle lehu’n-nebiyyu ʹaleyhi’s-selâm: “سَتَقْدَمُ عَلَى اللهِ أَنْتَ وَشِيعَتُكَ رَاضِينَ مَرْضِيِّينَ وَيَقْدَمُ عَلَيْهِ عَدُوُّكَ غِضَابًا مُقْمَحِينَ ثُمَّ جَمَعَ يَدَهُ إِلَى عُنُقِهِ يُرِيهِمْ كَيْفَ اْلإِقْمَاحُ” وَكَذَا فِي النِّهَايَةِ Ve
إِقْمَاحٌ [iḵmâḩ] Nebîz içmek maʹnâsınadır ki refʹ-i re΄si müstelzimdir; yukâlu: أَقْمَحَ النَّبِيذَ إِذَا شَرِبَهُ Bu iki maʹnâda baʹzı nüshada إِقْتَمَحَ ʹunvânıyla ki iftiʹâldendir, vâkiʹ olup lâkin şârih istisvâb eylememiştir.
اَلْإِقْمَاحُ [el-iḵmâḩ] (hemzenin kesriyle) Başı yukarı kaldırıp aşağı bakmak; yukâlu: أَقْمَحَهُ الْغُلُّ إِذَا تَرَكَ رَأْسَهُ مَرْفُوعًا مِنْ ضِيقِهِ Yaʹnî başın yukarı kaldırıp tutsa, غُلٌّ [ġull]ün darlığından. Ve غُلٌّ [ġull] ġayn-ı muʹcemenin zammıyla şol demire derler ki esîrlerin boynuna vururlar. Ve
إِقْمَاحٌ [iḵmâḩ] Kezâlik şiddet-i berde derler; yukâlu: شَهْرٌ إِقْمَاحٌ إِذَا كَانَ مِنَ الْبَرْدِ أَشَدُّ مَا يَكُونُ [ Ve] إِقْمَاحٌ [iḵmâḩ]ın bu iki maʹnâsını dahi devenin su üzerine gelip şiddet-i berdden müte΄ezzî olduğundan başın yukarı tutmasından ahz etmişlerdir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı