Mü΄ellif قَصِيصٌ [ḵaṡîṡ] ne gûne nebât olduğunu beyân eylememiştir. Şârih der ki قَصِيصٌ [ḵaṡîṡ] bir gûne nebâttır ki mantar yanlarında biter, onunla mantara delâlet olunur, lâkin Tuḩfe mütercimi tûderî ile ki kuş ekmeği dedikleri nebâttır beyân eylemiştir. Ve
إِقْصَاصٌ [iḵṡâṡ] Bir kimse kendi nefsini قِصَاصٌ [ḵiṡâṡ] olunmağa teslîm ve takrîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقَصَّ الرُّجُلُ مِنْ نَفْسِهِ إِذَا مَكَّنَ مِنَ الْإِقْتِصَاصِ مِنْهُ Ve bir kimse ölümcül olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقَصَّهُ الْمَوْتُ إِذَا دَنَا مِنْهُ Ve ölümcül eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: ضَرَبَهُ حَتَّى أَقَصَّهُ مِنَ الْمَوْتِ أَيْ أَدْنَاهُ مِنْهُ
اَلْإِقْصَاصُ [el-iḵṡâṡ] قِصَاصٌ [ḵiṡâṡ] etmek; yukâlu: أَقَصَّ الْأَمِيرُ فُلَانًا مِنْ فُلَانٍ Yaʹnî filân kimseyi kısâs etti, filân için yâ katʹ etmek cihetiyle yâ katl etmek haysiyyetiyle. Ve karîb etmeğe dahi derler; yukâlu: ضَرَبَهُ حَتَّى أَقَصَّهُ مِنَ الْمَوْتِ Ve karîb olmağa da derler; yukâlu: ضَرَبَهُ حَتَّى أَقَصَّهُ الْمَوْتُ بِمَعْنَى قَصَّهُ Ve maʹnâ-yı ahîr Ferrâ rivâyeti üzeredir. Ve
إِقْصَاصٌ [iḵṡâṡ] Yer قَصِيصٌ [ḵaṡîṡ] dedikleri otu bitirmeğe de derler; yukâlu: أَقَصَّتِ الْأَرْضُ إِذَا أَنْبَتَتْهُ Ve
إِقْصَاصٌ [iḵṡâṡ] Koyun yâhûd at hâmile olmağa da derler; yukâlu: أَقَصَّتِ الشَّاةُ إِذَا اسْتَبَانَ حَمْلُهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı