اَلْإِقْرَاعُ [el-iḵrâʹ] (hemzenin kesriyle) Döl için erkek vermeğe derler; yukâlu: إِسْتَقْرَعَنِي فُلَانٌ فَحْلِي فَأَقْرَعْتُهُ أَيْ أَعْطَيْتُهُ عَلَى مَا مَرَّ آنِفًا Ve
إِقْرَاعٌ [iḵrâʹ] Mâlın hayrlısın vermeğe dahi derler; yukâlu: أَقْرَعُوهُ إِذَا أَعْطَوْهُ خَيْرَ النَّهْبِ Ve نَهْبٌ [nehb] nûn’un fethiyle ganîmete derler. Ve
إِقْرَاعٌ [iḵrâʹ] Hakk’a rücûʹ edip mezellet üzere olmağa da derler. Ve nasîhat ve meşveret kabûl etmeğe de derler; yukâlu: فُلَانٌ لَا يُقْرِعُ إِقْرَاعًا إِذَا كَانَ يَقْبَلُ الْمَشُورَةَ وَالنَّصِيحَةَ Ve
إِقْرَاعٌ [iḵrâʹ] Mâ-beynlerinde kurʹa salmağa dahi derler. Ve
إِقْرَاعٌ [iḵrâʹ] Menʹ etmek maʹnâsına da gelir; tekûlu: أَقْرَعْتُهُ إِذَا كَفَفْتَهُ ve yukâlu: أَقْرَعْتُ الدَّابَّةَ بِلِجَامِهَا إِذَا كَبَحْتَهَا بِهِ Ve كَبْحٌ [kebḩ] bâ-i muvahhade ve ḩâ-i mühmele ile atı uyanla menʹ etmektir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı