اَلْإِقْعَادُ [el-iḵʹâd] (hemzenin kesriyle) Oturtmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْعَدَهُ إِذَا جَعَلَهُ قَاعِدًا Ve oturan adamın boyu kadar kuyu kazmak, ʹalâ-kavlin suya varmayıp yer yüzüne karîb kazıp öylece terk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْعَدَ الْبِئْرَ إِذَا حَفَرَهَا قَدْرَ قِعْدَةٍ أَوْ تَرَكَهَا عَلَى وَجْهِ الْأَرْضِ وَلَمْ يَنْتَهِ بِهَا الْمَاءَ Ve bir adama hizmet eylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur ki maʹnen mahdûmu ikʹâd eder; yukâlu: أَقْعَدَ فُلاَنًا إِذَا خَدَمَهُ Ve bir adamın nafaka ve me΄ûnetini kendi kesb ve idâre eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَقْعَدَ أَبَاهُ إِذَا كَفَاهُ الْكَسْبَŞârih der ki إِقْعَادٌ [iḵʹâd] ikâme maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَقْعَدَهُ أَيْ أَقَامَهُ Pes bu zikr olunan kıyâm maʹnâsından olur.
اَلْإِقْعَادُ [el-iḵʹâd] (hemzenin kesriyle) Oturtmak; yukâlu: أَقْعَدَهُ غَيْرُهُ Ve
إِقْعَادٌ [iḵʹâd] Bir marazdır ki devenin kalın etlerine ʹârız olup onu yere mâ΄il kılar. Ve
إِقْعَادٌ [iḵʹâd] Atın ayağında şol hâlettir ki ayağın ziyâde döşeyip doğru tutmaz.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı