el-ikbâb ~ اَلْإِكْبَابُ

Kamus-ı Muhit - الإكباب maddesi

اَلْإِكْبَابُ [el-ikbâb] (hemzenin kesriyle) Bu dahi yüz üzere yıkıp kapamak maʹnâsınadır; yukâlu: أَكَبَّ فُلاَنًا إِذَا قَلَبَهُ وَصَرَعَهُ Ve yüz üzere yıkılıp düşmek maʹnâsına olmakla müteʹaddî ve lâzım olur; yukâlu: كَبَّهُ فَأَكَبَّ Lâkin bu, mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına münâfîdir, zîrâ Baṡâ΄ir’de إِكْبَابٌ [ikbâb] fiʹlini hemân lâzıma hasr edip وَأَكَبَّ عَلَى وَجْهِهِ أَيْ سَقَطَ وَهَذَا مِنَ النَّوَادِرِ أَنْ يُقَالَ أَفْعَلْتُ أَنَا وَفَعَلَ غَيْرُهُ ʹibâretiyle îrâd eyledikten sonra işbu: “أَكَبُّوا رَوَاحِلَهُمْ عَلَى الطَّرِيقِ” hadîsinde vâkiʹ أَكَبُّوا fiʹlini hazf ve îsâl bâbından kılıp جَعَلُوهَا مُكِبَّةً عَلَى قَطْعِ الطَّرِيقِ أَيْ لاَزِمَةً لَهُ غَيْرَ عَادِلَةٍ عَنْهُ ʹunvânıyla teʹvîl ve beyân eylemiştir. Ümmehât-ı sâ΄irede dahi taʹdiyesine taʹarruz olunmayıp hemân lâzımiyyetine imzâ olunmuştur. Ve

إِكْبَابٌ [ikbâb] Bir işe aslâ münfekk olmamak vech üzere nasb-ı nefs ile müdâvemet ederek dürüşmek maʹnâsına istiʹmâl olunur ki üzerine düşmek ve mükibb olmak taʹbîr olunur; yukâlu: أَكَبَّ عَلَيْهِ إِذَا أَقْبَلَ وَلَزِمَ Ve bir nesne üzere kapanır gibi yüzü koyun eğilip avrılmak maʹnâsına istiʹmâl olunur, anaların veled üzere ve sûhtelerin mütâlaʹa için kitâb üzere kapanıp avrıldıkları gibi; yukâlu: أَكَبَّ لَهُ إِذَا تَجَانَأَ Baʹzı nüshada ḩâ-yı mühmele ve yâ’yla تَحَانَى ʹunvânında mersûm olmakla şârih onu tasvîb eylememiştir.

Vankulu Lugatı - الإكباب maddesi

اَلْإِكْبَابُ [el-ikbâb] (hemzenin kesri ve kâf’ın sükûnuyla) Yüz üzere düşmek; yukâlu: كَبَّهُ لِوَجْهِهِ فَأَكَبَّ عَلَى وَجْهِهِ Ve bu nevâdirdendir ki أَفْعَلْتُ أَنَا وَفَعَلْتُ غَيْرِي derler; yukâlu: كَبَّ اللهُ عَدُوَّ الْمُسْلِمِينَ وَلَا يُقَالُ أَكَبَّ Ve

إِكْبَابٌ [ikbâb] Teveccüh etmeğe dahi derler; yukâlu: أَكَبَّ فُلَانٌ عَلَى الْأَمْرِ يَفْعَلُهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı