اَلْإِقْهَامُ [el-iḵhâm] (hemzenin kesriyle) İgmâz ve müsâmaha eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْهَمَ فِي الشَّيْءِ إِذَا أَغْمَضَ Ve bir nesneden iğrenmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْهَمَ عَنْهُ إِذَا كَرِهَهُ Ve taʹâma iştihâsız olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْهَمَ عَنِ الطَّعَامِ إِذَا لَمْ يَشْتَهِ Ve taʹâma müştehî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْهَمَ إِلَى الطَّعَامِ إِذَا اشْتَهَاهُ Ve bu رَغْبٌ [raġb] mâddesi gibidir ki عَنْ ve إِلَى ile sılalandıkta mukâbil maʹnâya dâl olur. Ve havâ ayaz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْهَمَتِ السَّمَاءُ إِذَا انْقَشَعَ الْغَيْمُ عَنْهًا
اَلْإِقْهَامُ [el-iḵhâm] (hemzenin kesriyle) Taʹâma iştihâ olmamak; yukâlu: أَقْهَمَ الرَّجُلُ إِذَا لَمْ يَشْتَهِهِ مِثْلُ أَقْهَى Ve
إِقْهَامٌ [iḵhâm] Bir kimseyi kerîh görmeğe dahi derler; tekûlu: أَقْهَمَ الرَّجُلُ عَنْكَ إِذَا كَرِهَكَ Ve
إِقْهَامٌ [iḵhâm] Gök yüzünden bulut gitmeğe dahi derler; yukâlu: أَقْهَمَتِ السَّمَاءُ إِذَا انْقَشَعَ الْغَيْمُ عَنْهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı