el-iḵṯâʹ ~ اَلْإِقْطَاعُ

Kamus-ı Muhit - الإقطاع maddesi

اَلْإِقْطَاعُ [el-iḵṯâʹ] (hemzenin kesriyle) Bu dahi bir kimseyi delîl ve burhânla ilzâm ve mebhût eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْطَعَهُ بِالْحُجَّةِ إِذَا بَكَّتَهُ Ve sevbin kesimi bedenin biçimine râst ve muvâfık gelmek maʹnâsınadır; tekûlu: أَقْطَعَنِي هَذَا الثَّوْبُ أَيْ كَفَانِي لِتَقْطِيعِي Ve pâdişâh arz-ı harâciyyeden bir adama bir mikdâr zemîni mukâtaʹa vechiyle vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْطَعَهُ قَطِيعَةً أَيْ طَائِفَةً مِنْ أَرْضِ الْخَرَاجِ Ve bir adama ağaç budamağa izn vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْطَعَ فُلاَنًا قُضْبَانًا إِذَا أَذِنَ لَهُ فِي قَطْعِهَا Ve tavuk yumurtadan kesilmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْطَعَتِ الدَّجَاجَةُ إِذَا أَقْفَتْ Ve meyve kesimi vakti gelip çatmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْطَعَ النَّخْلُ إِذَا أَصْرَمَ Ve yağmur yağmaz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْطَعَ الْقَوْمُ إِذَا انْقَطَعَتْ عَنْهُمْ مِيَاهُ السَّمَاءِ Ve bir adamı sudan geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْطَعَ فُلاَنًا إِذَا جَاوَزَ بِهِ نَهْرًا Ve bir kimsenin delîl ve hucceti kesilip mebhût olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْطَعَ الرَّجُلُ إِذَا انْقَطَعَتْ حُجَّتُهُ

Vankulu Lugatı - الإقطاع maddesi

اَلْإِقْطَاعُ [el-iḵṯâʹ] (hemzenin kesriyle) Bâg çubuğın yâhûd gayrı nesneyi kesmeğe izn vermek; yukâlu: أَقْطَعْتُهُ قُضْبَانًا مِنَ الْكَرْمِ أَيْ أَذِنْتُ لَهُ فِي قَطْعِهَا Ve قُضْبَانٌ [ḵuḋbân] ḵâf’ın zammıyla قَضِيبٌ [ḵaḋîb]in cemʹidir, budaklar maʹnâsına; ve yukâlu eyzan: هَذَا الثَّوْبُ يُقْطِعُكَ قَمِيصًا أَيْ يَسَعُ لَكَ أَنْ تَقْطَعَهُ قَمِيصًا Ve bir mikdâr yer vermeğe dahi derler; yukâlu: أَقْطَعْتُهُ قَطِيعَةً أَيْ طَائِفَةً مِنْ أَرْضِ الْخَرَاجِ Ve

إِقْطَاعٌ [iḵṯâʹ] Bir kimsenin hucceti, delîl-i hakkla munkatıʹ olmağa dahi derler bir haysiyyetle ki mebhût ola, cevâb vermeğe kâdir olmaya; yukâlu: أَقْطَعَ الرَّجُلُ إِذَا انْقَطَعَتْ حُجَّتُهُ وَبَكَّتُوهُ بِالْحَقِّ فَلَمْ يُجِبْ Ve

إِقْطَاعٌ [iḵṯâʹ] Bir nesneyi kendinden munkatıʹ etmeğe dahi derler; tekûlu: أَقْطَعْتُ الشَّيْءَ إِذَا انْقَطَعَ عَنْكَ Ve

إِقْطَاعٌ [iḵṯâʹ] Yağmur kesilmeğe ve tavuk yumurtasın kesmeğe de derler; yukâlu: أَقْطَعَتِ الْغَيْثُ وَأَقْطَعَتِ الدَّجَاجَةُ مِثْلُ أَقَفَّتْ ki إِقْفَافٌ [iḵfâf] (ḵâf’la ve fâ΄eyn ile tavuk yumurtasın kesmeğe derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı