اَلْإِيجَاحُ [el-îcâḩ] (hemzenin kesriyle) Bir nesne zâhir ve ʹayân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَوْجَحَ الشَّيْءُ إِذَا ظَهَرَ وَبَدَا Ve kuyu kazan kimse yalçın kayaya varınca kazmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَوْجَحَ الْحَفَّارُ إِذَا بَلَغَ فِي الْحَفْرِ الْوَجَاحَ Ve bevl yâhûd defʹ-i tabîʹî adamı tekâzâ edip sıkıştırmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَوْجَحَ الْبَوْلُ زَيْدًا إِذَا ضَيَّقَ عَلَيْهِ Ve bir adamı bir nesneye muztarr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَوْجَحَهُ إِلَيْهِ إِذَا أَلْجَأَهُ Ve bir yere perde geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَوْجَحَ الْبَيْتَ إِذَا سَتَرَهُ أَيْ أَرْخَى عَلَيْهِ السِّتْرَ
اَلْإِيجَاحُ [el-îcâḩ] (hemzenin kesriyle) Tazyîk etmek; yukâlu: أَوْجَحَهُ الْبَوْلُ أَيْ ضَيَّقَ عَلَيْهِ Ve
إِيجَاحٌ [îcâḩ] Zuhûr etmeğe dahi derler; yukâlu: أَوْجَحَتِ النَّارُ أَيْ وَضَحَتْ وَبَدَتْ وَأَوْجَحَ لَنَا الطَّرِيقُ أَيْ ظَهَرَ Ve
إِيجَاحٌ [îcâḩ] Bir nesnenin nihâyetine erişmeğe dahi derler; yukâlu: حَفَرَ حَتَّى أَوْجَحَ إِذَا بَلَغَ الصَّفَا Yaʹnî kayaya erişince kazsa.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı