اَلْخَطْرُ [el-ḣaṯr] (ḣâ’nın fethi ve ṯâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْخَطَرَانُ [el-ḣaṯarân] (fetehâtla) ve
اَلْخَطِيرُ [el-ḣaṯîr] (ḣâ’nın fethiyle) Buğur deve kuyruğunu sağına ve soluna vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَطَرَ الْفَحْلُ بِذَنَبِهِ خَطْرًا وَخَطَرَانًا وَخَطِيرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ضَرَبَ بِهِ يَمِينًا وَشِمَالاً Ve
خَطَرَانٌ [ḣaṯarân] Ehl-i meydân olan dil-âver kılıcını yâ mızrağını yukarı aşağı oynatmak maʹnâsınadır ki meydânda mübâriz-i muʹcib şîvesidir; yukâlu: خَطَرَ الرَّجُلُ بِسَيْفِهِ وَرُمْحِهِ خَطَرَانًا إِذَا رَفَعَهُ مَرَّةًوَوَضَعَهُ أُخْرَى Ve kollarını kaldırıp indirerek yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: خَطَرَ فِي مِشْيَتِهِ إِذَا رَفَعَ يَدَيْهِ وَوَضَعَهُمَا Ve elde kargı mızrak tir tir titremek maʹnâsınadır ki yumuşak kargı hâletidir; yukâlu: خَطَرَ الرُّمْحُ إِذَا اهْتَزَّ
اَلْخَطِيرُ [el-ḣaṯîr] (ḣâ’nın fethiyle ve ṯâ’nın kesri ve meddiyle) Kezâlik misl maʹnâsınadır; yukâlu: هَذَا خَطِيرٌ لِهَذَا أَيْ مِثْلٌ Ve خَطِيرٌ [ḣaṯîr] yulara dahi derler, زِمَامٌ [zimâm] maʹnâsına. Ve şeref-i sâbıkı olan kimseye de خَطِيرٌ [ḣaṯîr] derler; yukâlu: رَجُلٌ خَطِيرٌ أَيْ لَهُ شَرَفٌ مُقَدَّمٌ وَقَدْرٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı