اَلْعَبَقُ [el-ʹabaḵ] (fethateynle) ve
اَلْعَبَاقَةُ [el-ʹabâḵat] (حَمَاقَةٌ [ḩamâḵat] vezninde) ve
اَلْعَبَاقِيَةُ [el-ʹabâḵiyet] (كَرَاهِيَةٌ [kerâhiyet] vezninde) Bedene müşk ve ʹanber makûlesi tîb sepişip yapışmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِقَ بِهِ الطِّيبُ عَبَقًا وَعَبَاقَةً وَعَبَاقِيَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا لَزِقَ بِهِ Ve bir yerde mukîm olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبِقَ بِالْمَكَانِ إِذَا أَقَامَهُ Ve bir nesneye pek düşkün, harîs olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبِقَ بِهِ إِذَا أُولِعَ
اَلْعَبَاقِيَةُ [el-ʹabâḵiyet] (ʹayn’ın fethiyle ثَمَانِيَةٌ [šamp;emâniyet] vezni üzere) Bi-maʹnâhu; yukâlu: عَبِقَ عَبَاقِيَةً أَيْضًا Ve
عَبَاقِيَةٌ [ʹabâḵiyet] Dâhiyeye dahi derler, âfet maʹnâsına. Ve
عَبَاقِيَةٌ [ʹabâḵiyet] Kezâlik şol yara eserine derler ki yüzde bâkî kalır; yukâlu: بِهِ شَيْءٌ عَبَاقِيَةٌ إِذَا بَقِيَ أَثَرُ جِرَاحَةٍ فِي حُرِّ وَجْهِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı