el-ʹabîr ~ اَلْعَبِيرُ

Kamus-ı Muhit - العبير maddesi

اَلْعَبِيرُ [el-ʹabîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Çok şey΄e denir; yukâlu: قَوْمٌ عَبِيرٌ أَيْ كَثِيرٌ Ve yeleği vâfir olan oka vasf olur, مُعْبَرٌ [muʹber] gibi, ke-mâ se-yuzkeru. Ve

عَبِيرٌ [ʹabîr] Zaʹferân, ʹalâ-kavlin envâʹ-ı tîbden mürekkeb bir gûne terkîb adıdır. Tuḩfe-i Ṯıbbiyye’de mersûm olduğu üzere عَبِيرٌ [ʹabîr] dedikleri terkîb-i mahsûstur. Sıfatı sandal-ı ebyaz üç cüz΄ mev dedikleri kök ve sünbül kökü ve gül-i ahmer ve sünbül-i Hindî ve îrsâ ve turunc çiçeği ve iğde çiçeği ve topalak ve nârenc her birinden birer cüz΄ ve mikdâr-ı kalîl misk be-gâyet ince sahk edip terkîb ederler.

Vankulu Lugatı - العبير maddesi

اَلْعَبِيرُ [el-ʹabîr] (ʹayn’ın fethi ve bâ’nın kesri ve meddiyle) Bir nice eczâdır ki zaʹferânla cemʹ ederler, Aṡmaʹî’den böyle rivâyet olundu. Ve Ebû ʹUbeyde eyitti: عَبِيرٌ [ʹabîr] ʹinde’l-ʹArab yalnız zaʹferâna ıtlâk olunur. Ve fi’l-hadîsi: “أَتَعْجِزُ إِحْدَاكُنَّ أَنْ تَتَّخِذُ تُومَتَيْنِ ثُمَّ تَلْطَخَهُمَا بِعَبِيرٍ أَوْ زَعْفَرَانٍ” Ve bu hadîs-i şerîfte delâlet vardır, yalnız zaʹferâna عَبِيرٌ [ʹabîr] ıtlâk olunmadığına. Ve تُومٌ [tûm] tâ’nın zammıyla بَيْضٌ [beyḋ] maʹnâsınadır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı