el-ʹâḵilet ~ اَلْعَاقِلَةُ

Kamus-ı Muhit - العاقلة maddesi

اَلْعَاقِلَةُ [el-ʹâḵilet] Fi’l-asl diyet ve hûn-bahâ maʹnâsına olan عَقْلٌ [ʹaḵl]den ism-i fâʹildir, cemâʹat-i ʹâkıle demektir, baʹdehu bir adamın ʹasabesine ıtlâk olundu ki katl-i hatâ ile diyet lâzım oldukta diyetini çekip edâ ederler. Ve bu sıfât-ı gâlibeden olmuştur; ve minhu kavlu’ş-Şaʹbî: “لَا تَعْقِلُ الْعَاقِلَةُ عَمْدًا وَلَا عَبْدًا” Ve bu hadîs değildir, vech-i mersûm üzere Şaʹbî kelâmıdır; Cevherî vehminden nâşî hadîs olmak üzere sebt eylemiştir; وَمَعْنَاهُ أَنْ يَجْنِيَ الْحُرُّ عَلَى عَبْدٍ لَا الْعَبْدُ عَلَى حُرٍّ لِأَنَّهُ لَوْ كَانَ الْمَعْنَى كَذَلِكَ لَكَانَ الْكَلَامُ لَا تَعْقِلُ الْعَاقِلَةُ عَنْ عَمْدٍ وَلَمْ يَكُنْ وَلَا تَعْقِلُ عَبْدًا Yaʹnî ʹan-kasdin cinâyet eden adamın diyetini ʹâkılesi tahammül eylemez, belki o cinâyet eden kimsenin mâlından lâzım gelir, kezâlik bir ʹabd cinâyet eylese mevlâsının عَاقِلَةٌ [ʹâḵilet]i üzere diyeti lâzım gelmez, lâkin cinâyeti rakabesine isâbet eder ki bu İmâm-ı Aʹżam ʹaleyhi’r-rahme hazretlerinin kavlidir. Aṡmaʹî dedi ki bu mebhasi Hârûn-ı Reşîd huzûrunda Ebû Yûsuf hazretlerine îrâd eylediğimde عَقَلْتُهُ terkîbiyle عَقَلْتُ عَنْهُ terkîbinin beynini fark eylemedi, hattâ ben ona tefhîm eyledim. Şârih der ki İbn Ebî Leylâ kavl-i mezkûru hilâfı üzere tefsîr eylemiştir, yaʹnî ahrârdan bir adam bir ʹabd üzere cinâyet eylese diyetini o cinâyet eden adamın عَاقِلَةٌ [ʹâḵîlet]i mütehammil olmayıp belki kendinin hâssa-i mâlından lâzım gelir. Ve Aṡmaʹî dedi ki İbn Ebî Leylâ’nın kelâmı istiʹmâl-i ʹAraba muvâfıktır, zîrâ maʹnâ kavl-i evvel üzere olsa لَا تَعْقِلُ الْعَاقِلَةُ عَنْ عَبْدٍ olmak iktizâ eder idi. Mütercim-i hakîr baʹde’l-istikrâ΄i’l-kesîr der ki evvelâ kelâm-ı merkûm İmâm Muḩammed’in Muvaṯṯa’sında sened-i İbn ʹAbbâs ile: “لَا تَعْقِلُ الْعَاقِلَةُ عَمْدًا وَلَا صُلْحًا وَلَا اعْتِرَافًا وَلَا مَا جَنَى الْمَمْلُوكُ” ʹunvânıyla hadîs olmak üzere müsebbettir. Sâniyâ ʹUbâb’da وَفِي حَدِيثِ الشَّعْبِيِّ “لَا تَعْقِلُ الْعَاقِلَةُ عَمْدًا وَلَا عَبْدًا وَلَا صُلْحًا وَلَا اعْتِرَافًا” ʹibâretiyle mersûm olmakla hadîs-i evvel hadîs-i sânîyi mübeyyindir, niteki İbn Ešamp;îr Nihâye’de metn-i sânî ʹunvânıyla resm eylemiştir, yaʹnî ʹamden olan cinâyet hâssatan cânî mâlından lâzım gelip عَاقِلَةٌ [ʹâḵîlet]i tahammül eylemez. Kezâlik hata΄en olup sulh oldukları cinâyeti kezâlik min-gayr-i beyyine cânînin ikrâr eylediği cinâyeti عَاقِلَةٌ [ʹâḵilet]i iltizâm eylemez. Kezâlik ʹabd-i hürr üzere cinâyet eylese ʹâkıle-i mevlâsı mütehammil olmayıp rakabesinden iktizâ eder. Pes hadîs-i merkûmun sibâkı ki لَا تَعْقِلُ الْعَاقِلَةُ عَمْدًا kavlidir ve siyâkı ki وَلَا صُلْحًا وَلَا اعْتِرَافًا kavlidir, عَقَلَهُ terkîbi burada عَقَلَ عَنْهُ maʹnâsına müstaʹmel olduğuna delâlet ederler. Pes maʹnâ لَا تَعْقِلُ الْعَاقِلَةُ عَنْ عَمْدٍ وَعَمَّنْ صَلَحَ وَعَمَّنِ اعْتَرَفَ sebkinde olur, niteki Hidâye şârihi Ekmel bu resme tahrîr eylemiştir. Ve eger maʹnâ vech-i mezkûr olmasa betr-i nazm nakîsası lâzım gelir.

Vankulu Lugatı - العاقلة maddesi

اَلْعَاقِلَةُ [el-ʹâḵilet] (ḵâf’ın kesriyle) Bir kimsenin ʹasabesidir ki katl-i hatâ ile diyet lâzım oldukta diyetin çekerler. Ve ehl-i ʹIrâḵ eyitti: عَاقِلَةٌ [ʹâḵilet] ehl-i dîvândır. Ve

عَاقِلَةٌ [ʹâḵilet] مَاشِطَةٌ [mâşiṯat]a dahi derler, ʹavretlerin saçın tarayıp başın bağladığı için.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı