اَلْعُتَقَاءُ [el-ʹuteḵâ΄] (كُرَمَاءُ [kuremâ΄] vezninde) عَتِيقٌ [ʹatîḵ] lafzından cemʹdir ki zikr olundu. Ve عُتَقَاءُ [ʹuteḵâ΄] kelimesi ki işbu: “اَلطُّلَقَاءُ مِنْ قُرَيْشٍ وَالْعُتَقَاءُ مِنْ ثَقِيفٍ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ” hadîsinde vâkiʹdir, murâd yevm-i feth-i Mekke’de baʹde’l-esr ve’l-istirkâk sebîlleri tahliye olanlardır, niteki طُلَقَاءُ [ṯuleḵâ΄] hîta-i esr ü istirkâka girmişken riʹâyeten ıtlâk olunanlardır. Ve
عُتَقَاءُ [ʹUteḵâ΄] Kabâ΄il-i müteʹaddideden bir cemâʹattir. Ḩacr kabîlesinden Ḩimyer ve Saʹd kabîlesinden ʹAşîre ve Kinâne’den Muḋar ve bunlardan başka niçe eşhâstan ʹibârettir. Ve
مَسْجِدُ الْعُتَقَاءِ [Mescidu’l-ʹUteḵâ΄] Mıṡır’da bir câmiʹdir. Mezkûr ʹAbdurraḩmân b. Ḵâsim ki İmâm Mâlik sâhibidir, onun binâ-kerdesidir.
اَلْعُتَقَاءُ [el-ʹuteḵâ΄] (ʹayn’ın zammı ve tâ’nın fethi ve elifin meddiyle) Cemʹi; yukâlu: هُمْ مَوَالٍ عُتَقَاءُ Ve
عَتِيقٌ [ʹatîḵ] Eskiye dahi derler, hattâ رَجُلٌ عَتِيقٌ dediler eski olan kimseye. Ve
عَتِيقٌ [ʹatîḵ] Bir nesnenin kerîmine ve muhtârına dahi derler. Ve
عَتِيقٌ [ʹatîḵ] Çâbük ata dahi derler, فَرَسٌ رَائِعٌ maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı