اَلْعَتْرُ [el-ʹatr] (ʹayn’ın fethi ve tâ-yı fevkiyyenin sükûnuyla) ve
اَلْعَتَرَانُ [el-ʹaterân] (fetehâtla) Mızrak ve sâ΄ir nesne katılanıp saht ve şedîd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَرَ الرُّمْحُ وَغَيْرُهُ عَتْرًا وَعَتَرَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا اشْتَدَّ Ve mızrak elde titremek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَرَ الرُّمْحُ إِذَا اضْطَرَبَ وَاهْتَزَّ Ve
عَتْرٌ [ʹatr] ve
عُتُورٌ [ʹutûr] قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Âlet-i tenâsül kıvâma gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَرَ الذَّكَرُ عَتْرًا وَعُتُورًا إِذَا أَنْعَظَ Ve
عَتْرٌ [ʹatr] Boğazlamak maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَرَ الشَّاةَ إِذَا ذَبَحَهَا Ve
عَتْرٌ [ʹatr] Âlet-i tenâsüle denir; ʹayn’ın kesriyle de câ΄izdir.
اَلْعَتَرَانُ [el-ʹaterân] (fethateynle) Kezâlik gönder titremek maʹnâsına; yukâlu: عَتَرَ الرُّمْحُ عَتَرَانًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı