beht ~ بَهْتٌ

Kamus-ı Muhit - بهت maddesi

اَلْبَهْتُ [el-beht] (bâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) ve

اَلْبَهَتُ [el-behet] (fethateynle) ve

اَلْبُهْتَانُ [el-buhtân] (bâ’nın zammıyla) Bir kimseye işlemediği işi yâ söylemediği sözü isnâd ile ifk ve iftirâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَتَهُ بَهْتًا وَبَهَتًا وَبُهْتَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا قَالَ عَلَيْهِ مَا لَمْ يَفْعَلْ Usûl-i sâ΄irede بُهْتَانٌ [buhtân] ism olmak üzere mersûmdur. Ve bu mâdde medhûş ve mütehayyir olmak maʹnâsından me΄hûzdur ki o makûle iftirâ sadmesinden hayrân ve medhûş olur. Ve Cevherî’nin بُهْتَانٌ [buhtân]dan me΄hûz olan بَهَتَ [behete] mâddesi عَلَى kelimesiyle mevsûle olmamakla بَهَتَ عَلَيْهِ denmediğinden nâşî şâʹirin işbu “سُبِّي الْحَمَاةَ فَانْهَتِي عَلَيْهَا” mısrâʹında vâkiʹ فَانْهَتِي عَلَيْهَا kelâmını فَابْهَتِيهَا ile tefsîri tashîf ve tahrîftir, zîrâ savâb olan فَانْهَتِي عَلَيْهَا olmaktır, nûn’la ki نَهِيتٌ [nehît]ten fiʹl-i emrdir, haykırmak maʹnâsına. Şârih der ki Cevherî’ye bunda İbn Berrî ve Ṡâġânî sâbıklardır. Ve

بَهْتٌ [beht] (bâ’nın fethiyle) Bir hacer-i maʹrûf adıdır. Ona حَجَرُ الْبَهْتِ ve حَجَرُ الصَّحْكِ dahi derler. Fârisîde bâhet ve Türkîde adam güldüren taşı derler. Ona nazar eden bî-ihtiyâr hande-nâk olur. Ve

بَهْتٌ [beht] Masdar olur, bir kimseyi ansızın ʹale’l-gafle tutmak maʹnâsına; yukâlu: بَهَتَهُ بَهْتًا إِذَا أَخَذَهُ بَغْتَةً Ve kavl ve fiʹlden kesilip put gibi öylece medhûş ve deng ve mütehayyir kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهِتَ الرَّجُلُ وَبَهَتَ وَبَهُتَ بَهْتًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَاْلأَوَّلِ وَالْخَامِسِ ve yukâlu: بُهِتَ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ إِذَا انْقَطَعَ وَتَحَيَّرَ Şârihin beyânına göre mechûl sîgasıyla efsahtır.

Vankulu Lugatı - بهت maddesi

اَلْبَهْتُ [el-beht] (bâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Ansızın tutmaktır; yukâlu: بَهَتَهُ بَهْتًا أَيْ أَخَذَهُ بَغْتَةً Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿بَلْ تَأْتِيهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ﴾ (الأنبياء 40) Ve

بَهْتٌ [beht] Bir kimseye iftirâ etmek maʹnâsına da gelir. Ve

بَهْتٌ [beht] Tahayyür maʹnâsına da gelir; yukâlu: بَهِتَ الرَّجُلُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَبَهُتَ مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ وَبُهِتَ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَفْعُولِ أَفْصَحُ مِنْهُمَا Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ﴾ (البقرة 258) لِأَنَّهُ يُقَالُ رَجُلٌ مَبْهُوتٌ وَلَا يُقَالُ بَاهِتٌ وَلَا بَهِيتٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı