behş ~ بَهْشٌ

Kamus-ı Muhit - بهش maddesi

اَلْبَهْشُ [el-behş] (bâ’nın fethiyle) مُقْلٌ [muḵl] dedikleri yemişin tâzesine denir ki devm ağacının semeridir, Hind ve Ḩicâz’da olur; kurusuna خَشْلٌ [ḣaşl] derler. Ve

بَهْشٌ [behş] Vasf olur, güler yüzlü, küşâde-rû, beşâşetli adama denir; yukâlu: رَجُلٌ بَهْشٌ أَيْ هَشٌّ بَشٌّ Maʹnâ-yı âtîdendir. Ve

بِلاَدُ الْبَهْشِ [Biladu’l-Behş] Diyâr-ı Ḩicâz’a ıtlâk olunur, zikr olunan semer-i بَهْشٌ [behş] orada nâbit olduğu için. Ve

بَهْشٌ [behş] Masdar olur, bir nesneyi sorup araştırmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَشَ عَنْهُ بَهْشًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا بَحَثَ عَنْهُ Ve ârzû-kerdesi olan nesneye ferah ve şevkle şitâb ve ikbâl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَشَ إِلَيْهِ إِذَا ارْتَاحَ لَهُ وَخَفَّ بِارْتِيَاحٍ Ve bir nesneye el sunup lâkin almayıp mahrûm olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَشَ إِلَيْهِ إِذَا تَنَاوَلَهُ لِيَأْخُذَهُ وَلَمْ يَأْخُذْهُ Ve bir kimse yalnızca ağlamağa yâhûd gülmeğe müteheyyi΄ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَشَ الرَّجُلُ إِذَا تَهَيَّأَ لِلْبُكَاءِ وَحْدَهُ أَوْ لِلضَّحِكِ أَيْضًا Ve almak için bir nesneye el sunmak maʹnâsınadır; yukalu: بَهَشَ بِيَدِهِ إِلَيْهِ لِيَتَنَاوَلَهُ Ve birikmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَشَ الْقَوْمُ إِذَا اجْتَمَعُوا

Vankulu Lugatı - بهش maddesi

اَلْبَهْشُ [el-behş] (bâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Bir nesne ile şâd olmak ve ona müştâk olup sürʹat etmek; yukâlu: بَهَشَ إِلَيْهِ يَبْهَشُ بَهْشًا إِذَا ارْتَاحَ لَهُ وَخَفَّ إِلَيْهِ Ve اِرْتِيَاحٌ [irtiyâḩ] ḩâ-i mühmele ile şâd olmak. Ve

بَهْشٌ [behş] Nebâtâttan bir devânın ismidir ki tabîbler katında maʹrûftur ve ona tâze oldukça مُقْلٌ [muḵl] derler, kaçan yâbis olsa خَشْلٌ [ḣaşl] derler ḣâ΄ ve şîn-i muʹcemeteyn ile. Kaçan kavmin yüzleri siyâh olup kabîhü’l-vücûh olsalar وُجُوهُ الْبَهْشِ derler, مُقْلٌ [muḵl]a teşbîhen. Ve

أَهْلُ الْبَهْشِ [ehlu’l-behş] Ehl-i Ḩicâz’a derler . Ve hadîs-i ʹÖmer’de radıyallâhu ʹanhu vârid olmuştur bu ki Ebû Mûsâ’nın baʹzı harfi kendi lügati üzere kırâ΄at ettiğin işittikte eyitti: “إِنَّ أَبَا مُوسَى لَمْ يَكُنْ مِنْ أَهْلِ الْبَهْشِ” Yaʹnî “Ebû Mûsâ ehl-i Ḩicâz’dan olmadı.” Zîrâ بَهْشٌ [behş] مُقْلٌ [muḵl] maʹnâsınadır. Ve مُقْلٌ [muḵl] Ḩicâz’da biter, gayrı yerde bitmez.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı