ṡabâret ~ صَبَارَةٌ

Kamus-ı Muhit - صبارة maddesi

Ve صَبْرُ الْإِنْسَانِ عَلَى الْقَتْلِ [ṡabru’l-insâni ʹale’l-ḵatl] Bir adamı baʹzı kimseler tutup taş ve ok makûlesi mühlik nesneler atıp vurmakla helâk eylemekten ʹibârettir ki Câhiliyye törelerindendir; yukâlu: قَدْ قَتَلَهُ صَبْرًا ve yukâlu: صَبَرَهُ عَلَيْهِ Kâle’ş-şârih: وَمِنْهُ الْحَدِيثُ فِي رَجُلٍ أَمْسَكَ رَجُلاً وَقَتَلَهُ آخَرُ فَقَالَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ “اُقْتُلُوا الْقَاتِلَ وَاصْبِرُوا الصَّابِرَ” يَعْنِي اِحْبِسُوا الَّذِي حَبَسَهُ لِلْمَوْتِ حَتَّى يَمُوتَ كَفِعْلِهِ بِهِ وَكَذَلِكَ لَوْ حَبَسَ الرَّجُلُ نَفْسَهُ عَلَى شَيْءٍ يُرِيدُهُ قَالَ صَبَرْتُ نَفْسِي Ve

يَمِينُ الصَّبْرِ [yemînu’ṡ-ṡabr] Şol yemîne ıtlâk olunur ki yemîn terettüb eden adamı yemîn eylemedikçe hâkim salıvermeyip habs ve imsâk eyleye; ʹalâ-kavlin hükm cihetiyle sâhibine lâzım gelmekle yemîn eylemek zımnında hâkim cebr ve zor eyleye, yemîn-i kısâs gibi. Pes bir adama hod-be-hod yemîn eylese ona يَمِينُ الصَّبْرِ [yemînu’ṡ-ṡabr] ıtlâk olunmaz. Ve

صَبْرٌ [ṡabr] Bir adama yemîn-i sabr lâzım gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَبَرْتُ الرَّجُلَ يَمِينَ الصَّبْرَ إِذَا لَزِمْتَهُ Ve

صَبْرٌ [ṡabr] جَزَعٌ [cezaʹ] mukâbilidir ki bir adama bir musîbet ve beliyye hudûsuna telâş ve feryâd ve ıztırâb eylemeyip zevâline müterakkıb olarak sükûn ve tahammül ile katlanmaktan ʹibârettir; yukâlu: أَصْبَرَ الرَّجُلُ نَقِيضُ جَزَعَ فَهُوَ صَابِرٌ وَصَبِيرٌ Ve

صَبْرٌ [ṡabr] ve

صَبَارَةٌ [ṡabâret] (سَفَارَةٌ [sefâret] vezninde) Kefîl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَبَرَ بِهِ صَبْرًا وَصَبَارَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا كَفَلَ بِهِ Ve kefîl vermek maʹnâsınadır; tekûlu: أُصْبُرْنِي عَلَى صِيغَةِ الْأَمْرِ أَيْ أَعْطِنِي كَفِيلاً

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı