اَلْفَكِهُ [el-fekih] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْفَاكِهُ [el-fâkih] (صَاحِبٌ [ṡâḩib] vezninde) Hoş-meniş ve güşâde-tabʹ ve handân ve beşûş adama denir yâhûd mizâh ve latîfe ile halkı dâ΄imâ hande-nâk eden mudhik ve turfe-gûy adama denir; yukâlu: رَجُلٌ فَكِهٌ وَفَاكِهٌ أَيْ طَيِّبُ النَّفْسِ ضَحُوكٌ أَوْ يُحَدِّثُ صَحْبَهُ فَيُضْحِكُهُمْ Ve
فَكِهٌ [fekih] Dâ΄imâ nâsı fasl ve gıybetle zevklenip safâlanır olan şahsa ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ فَكِهٌ بِأَعْرَاضِ النَّاسِ أَيْ يَتَلَذَّذُ بِاغْتِيَابِهِمْ
اَلْفَكِهُ [el-fekih] (fâ’nın fethi vekâf’ın kesriyle) Latîfeci olan kimse. Ve
فَكِهٌ [fekih] Güre olan kimseye dahi derler, حَرُونٌ [ḩarûn] maʹnâsına. Ve kuri΄e kavluhu taʹâlâ: “وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَكِهِينَ” (الدخان 27) أَيْ أَشِرِينَ وَقُرِئَ ﴿فَاكِهِينَ﴾ أَيْ نَاعِمِينَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı