اَلْمَحْنُ [el-maḩn] (صَحْنٌ [ṡaḩn] vezninde) Vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَحَنَهُ مَحْنًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ضَرَبَهُ Ve sınamak maʹnâsınadır; yukâlu: مَحَنَهُ إِذَا اخْتَبَرَهُ Ve libâsı eskitince kadar giymek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَحَنَ الثَّوْبَ إِذَا لَبِسَهُ حَتَّى أَخْلَقَهُ Ve bir adama bir nesne vermek maʹnâsınadır; yukâlu: مَحَنَهُ شَيْئًا إِذَا أَعْطَاهُ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَحَنَ جاَرِيتَهُ إِذَا نَكَحَهَا Ve kuyunun dibinden çamur ve toprak çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَحَنَ الْبِئْرَ إِذَا أَخْرَجَ تُرَابَهَا وَطِينَهَا Ve deriyi yumuşatmak maʹnâsınadır; ʹalâ-kavlin soymak maʹnâsınadır; yukâlu: مَحَنَ الْأَدِيمَ إِذَا لَيَّنَهُ أَوْ قَشَرَهُ Ve
مَحْنٌ [maḩn] Yumuşak ve mülâyim nesneye denir; yukâlu: شَيْءٌ مَحْنٌ أَيْ لَيِّنٌ Ve bir gün bi-tamâmihi yola gitmek yâhûd sabâhtan akşama dek bir iş üzere olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَانَ فِي مَحْنٍ وَهُوَ أَنْ يَأْدَبَ يَوْمَهُ أَجْمَعَ فِي الْمَشْيِ أَوْ غَيْرِهِ
اَلْمَحْنُ [el-maḩn] (mîm’in fethi ve ḩâ΄-i mühmelenin sükûnuyla) Kuyunun toprağı ve balçığı çıkarılmak. Ve
مَحْنٌ [maḩn] Sınamağa dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı