el-eṡamm ~ اَلْأَصَمُّ

Kamus-ı Muhit - الأصم maddesi

اَلْأَصَمُّ [el-eṡamm] Vasftır, kulağı sağır adama denir; cemʹi صُمٌّ [ṡumm] ve صُمَّانٌ [ṡummân] gelir ṡâd’ların zammıyla. Ve pek ve kunt ve kavî taşa vasf olur; yukâlu: حَجَرٌ أَصَمُّ أَيْ صُلْبٌ مُصْمَتٌ Ve zamân-ı Câhiliyye’de mâh-ı recebi أَصَمُّ [eṡamm] ile tavsîf ederler idi, zîrâ eşhür-i hurumdan olmakla onda dâd ve feryâd ve istimdâd taʹbîrâtı olan يَا لَفُلَانٍ ve يَا صَاحِبَاهُ edâları mesmûʹ olmaz idi. Ve

أَصَمُّ [eṡamm] Şol kimseye ıtlâk olunur ki kendiden hayr ve menfaʹat me΄mûl olmayıp lâkin ülfet ve meveddeti dahi fedâ olunmaya, gûyâ ki kendisine nidâ olunup lâkin işitmez ola; yukâlu: رَجُلٌ أَصَمُّ إِذَا كَانَ لَا يُطْمَعُ فِيهِ وَلَا يُرَدُّ عَنْ هَوَاهُ Ve rukye ve efsûn kâr etmez olan yılana vasf olur; yukâlu: حَيَّةٌ أَصَمُّ أَيْ لَا تَقْبَلُ الرُّقَى Ve evliyâullâhtan Ḩâtim nâm zâtın lakabıdır ki Ḩâtim-i Eṡamm ile maʹrûftur. Şârih der ki bir gün istiftâ΄ zımnında huzûruna bir hatun gelip hılâl-i mükâlemede o hatundan bir habeka-i nâgehânî zuhûr eylemekle Ḩâtim o anda kendisine sağırlık peydâ eyledi, tâ ki hatun fazla savtını istimâʹ eylediğini hiss ile şermende olmaya. Ve min-baʹd o minvâl üzere تَصَامُمٌ [teṡâmûm] edip nâs kendisini hakîkî أَصَمُّ [eṡamm] iʹtikâd ederler idi.

Vankulu Lugatı - الأصم maddesi

اَلْأَصَمُّ [el-eṡamm] (fethateynle) Sağır olan kimse. Ve

أَصَمُّ [eṡamm] Berk ve sık taşa dahi derler. Ve zamân-ı câhiliyyette receb ayına شَهْرُ اللهِ الْأَصَمُّ derler idi. Ḣalîl eyitti: Receb ayına أَصَمُّ [eṡamm] dedikleri eşhür-i hurumdan olup onda âvâze-i kıtâl ve hengâme-i ceng ü cidâl olmayıp ve zemzeme-i sıyâh ve kaʹkaʹa-i silâh işitilmediğine binâ΄endir dedi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı