el-iḋbâb ~ اَلْإِضْبَابُ

Kamus-ı Muhit - الإضباب maddesi

اَلْإِضْبَابُ [el-iḋbâb] (hemzenin kesriyle) ضَبَابَةٌ [ḋabâbet] maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّتِ الْأَرْضُ بِمَعْنَى ضَبَّتْ Ve tınmayıp sükût eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ الرَّجُلُ إِذَا سَكَتَ Ve bir şey΄ üzere avrılıp tamâmını kaballayıp almak maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ عَلَى الشَّيْءِ إِذَا احْتَوَى Ve haykırmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ الرَّجُلُ إِذَا صَاحَ Ve tekellüm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ الرَّجُلُ إِذَا تَكَلَّمَ Ve baskına gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ الْقَوْمُ إِذَا اسْتَغَارُوا Ve gizlemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ الشَّيْءَ إِذَا أَخْفَاهُ Ve deve sürüsü perâkendece gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ النَّعَمُ إِذَا أَقْبَلَ وَفِيهِ تَفَرُّقٌ Ve bedende kıllar çok olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ الشَّعْرُ إِذَا كَثُرَ Kezâlik yerin nebâtı kesîr olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّتِ الْأَرْضُ إِذَا كَثُرَ نَبَاتُهَا Ve bir kimseye müfârakat eylememek vechiyle mülâzım olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ فُلاَنًا إِذَا لَزِمَهُ فَلَمْ يُفَارِقْهُ Ve bir nesneyi elde pek tutup salıvermemek, imsâk maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ عَلَى الشَّيْءِ إِذَا أَمْسَكَهُ Ve matlûba zafer-yâb olmağa karîb ve müşrif olmak maʹnâsınadır ki hemân zafer-yâb olmak üzere olmaktan ʹibârettir; yukâlu: أَضَبَّ عَلَى الْمَطْلُوبِ إِذَا أَشْرَفَ أَنْ يَظْفَرَ بِهِ Ve kırbanın ve tulumun dikiş yerlerinden su tereşşüh edip akmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ السِّقَاءُ إِذَا هُرِيقَ مَاؤُهُ مِنْ خُرْزَةٍ فِيهِ Ve gün ve havâ pusluk ve dumanlık olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ الْيَوْمُ إِذَا صَارَ ذَا ضَبَابٍ Ve bir nesneyi aslâ tınmayıp kalbinde izmâr edip açmazda komak maʹnâsınadır; bu sûrette zıdd olur zîrâ tekellüm maʹnâsına da gelmiştir. Ve bunu mü΄ellif tekrâr eylemiştir; yukâlu: أَضَبَّ عَلَى مَا فِي نَفْسِهِ إِذَا سَكَتَ عَلَيْهِ Ve bir gürûh ve cemâʹat bir maslahat zımnında cümleten hareket ve kıyâm edip ona müteveccih olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَضَبَّ الْقَوْمُ إِذَا نَهَضُوا فِي الْأَمْرِ جَمِيعًا

Vankulu Lugatı - الإضباب maddesi

اَلْإِضْبَابُ [el-iḋbâb] (hemzenin kesriyle) Akıtmak; yukâlu: أَضْبَبْتُهُ أَنَا Ve

إِضْبَابٌ [iḋbâb] Keler çok olmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: ضَبِبَ الْبَلَدُ وَأَضَبَّ أَيْ كَثُرَ ضِبَابُهُ Ve kalbde olan kîni gizlemeğe dahi إِضْبَابٌ [iḋbâb] derler; yukâlu: أَضَبَّ فُلَانٌ عَلَى غِلٍّ فِي قَلْبِهِ أَيْ أَضْمَرَهُ Ve baʹzılar eyitti: Sükût maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَضَبَّ عَلَى مَا فِي نَفْسِهِ إِذَا سَكَتَ مِثْلُ إِضْبَاءٍ Ve baʹzılar eyitti: إِضْبَابٌ [iḋbâb] tekellüm maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَضَبَّ إِذَا تَكَلَّمَ Zîrâ إِضْبَابٌ [iḋbâb] ihrâc maʹnâsınadır; yukâlu: ضَبِبَتْ لِثَتُهُ دَمًا إِذَا سَالَتْ وَأَضْبَبْتُهَا أَنَا فَكَانَ أَضَبَّ بِمَعْنَى اِخْرَاجِ الْكَلَامِ Ve لِثَةٌ [lišamp;et] diş dibinde olan ete derler. Ve إِضْبَابٌ [iḋbâb] cemʹ olup çok olmağa dahi derler; yukâlu: أَضَبُّوا عَلَيْهِ إِذَا كَثُرُوا عَلَيْهِ Ve gün dumanlı olmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَضَبَّ يَوْمُنَا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı