اَلسَّيْرُ [es-seyr] (sîn’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْمَسِيرُ [el-mesîr] (mîm’in fethiyle) ve
اَلتَّسْيَارُ [es-tesyâr] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) ve
اَلْمَسِيرَةُ [el-mesîret] (mîm’in fethiyle) ve
اَلسَّيْرُورَةُ [es-seyrûret] (صَيْرُورَةٌ [ṡayrûret] vezninde) Gezmek maʹnâsınadır ki Fârisîde geşt ü güzâr mürâdifidir, niteki mü΄ellif Baṡâ΄ir’de اَلْمُضِيُّ فِي الْأَرْضِ ʹunvânıyla tefsîr eylemiştir; yukâlu: سَارَ الرَّجُلُ يَسِيرُ سَيْرًا وَمَسِيرًا وَتَسْيَارًا وَمَسِيرَةً وَسَيْرُورَةً إِذَا ذَهَبَ فِي الْأَرْضِ Ve müteʹaddî olur, gezdirmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَارَهُ غَيْرُهُ بِمَعْنَى سَيَّرَهُ
اَلتَّسْيَارُ [es-tesyâr] (tâ’nın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Üçü dahi masdarlardır, gezmek maʹnâsına; yukâlu: بَارِكَ [اللهُ] فِي مَسِيرِكَ أَيْ سَيْرِكَ وَهُوَ شَاذٌّ لِأَنَّ قِيَاسَ الْمَصْدَرِ مِنْ فَعَلَ يَفْعِلُ مَفْعَلٌ بِالْفَتْحِ يُقَالُ سَارَتِ الدَّابَّةُ وَسَارَهَا صَاحِبُهَا يَتَعَدَّى وَلَا يَتَعَدَّى وَقَوْلُهُمْ فِي الْمَثَلِ “سِرْ عَنْكَ” أَيْ تَغَافَلْ وَاحْتَمِلْ Pes bunda fiʹl-i mukadder iʹtibâr olunur ki takdîr-i kelâm “سِرْ وَدَعْ عَنْكَ الْمِرَاءَ وَالشَّكَّ” Yaʹnî “Yürü, şekk ve şübheyi kalbinden terk et.” Ve
سَيْرٌ [seyr] Şol kayışa derler ki deriden dilerler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı