اَلتَّسَعْسُعُ [et-tesaʹsuʹ] (تَزَلْزُلٌ [tezelzul] vezninde) Bu dahi pek pîr-i fânî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَسَعْسَعَ الرَّجُلُ إِذَا هَرِمَ وَفَنِيَ Ve ayın ekser-i eyyâmı savuşmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَسَعْسَعَ الشَّهْرُ إِذَا ذَهَبَ أَكْثَرُهُ Ve bir kimsenin nizâm-ı hâli düşüp perîşân ve felâket-zede olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَسَعْسَعَتْ حَالُهُ إِذَا انْحَطَّتْ Ve ağızın dişlerinden dudak sıyrılıp açılmak maʹnâsınadır ki dişler manzaraya çıkar, dahik hâlinde ve آكِلَةٌ [âkilet] marazında olduğu gibi; yukâlu: تَسَعْسَعَ فَمُهُ إِذَا انْحَسَرَتْ شَفَتُهُ عَنِ الْأَسْنَانِ
اَلتَّسَعْسُعُ [et-tesaʹsuʹ] (ʹalâ-vezni اَلتَّزَلْزُل [et-tezelzul]) Pîr olup bunamak; yukâlu: تَسَعْسَعَ الرَّجُلُ إِذَا كَبِرَ حَتَّى هَرِمَ Ve
تَسَعْسُعٌ [tesaʹsuʹ] Ayın ekseri geçmeğe dahi derler; yukâlu: تَسَعْسَعَ الشَّهْرُ إِذَا ذَهَبَ أَكْثَرُهُ Ve fî hadîsi ʹÖmer radıyallâhu ʹanhu “أَنَّهُ سَافَرَ فِي عَقِبِ رَمَضَانَ وَقَالَ إِنَّ الشَّهْرَ قَدْ تَسَعْسَعَ فَلَوْ صُمْنَا بَقِيَّتَهُ Ve عَقِبٌ [ʹaḵib] ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın kesriyle ayın âhirine derler. Ve
تَسَعْسُعٌ [tesaʹsuʹ] Hâl yatlı olmağa dahi derler; yukâlu: تَسَعْسَعَتْ حَالُ فُلَانٍ إِذَا انْحَطَّتْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı