اَلْإِنْغِلَالُ [el-inġilâl] (إِنْفِعَالٌ [infiʹâl] vezninde) ve
اَلتَّغَلُّلُ [et-teġallul] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) ve
اَلتَّغَلْغُلُ [et-teġalġul] (تَزَلْزُلٌ [tezelzul] vezninde) Bir nesnenin içine sokulup girmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِنْغَلَّ فِيهِ وَتَغَلَّلَ وَتَغَلْغَلَ إِذَا دَخَلَ Ve
تَغَلُّلٌ [teġallul] ve
تَغَلْغُلٌ [teġalġul] غَالِيَةٌ [ġâliyet] sürünmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَغَلَّلَ بِالْغَالِيَةِ وَتَغَلْغَلَ إِذَا تَطَيَّبَ بِهَا Ve
تَغَلْغُلٌ [teġalġul] Tîz tîz yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: تَغَلْغَلَ الرَّجُلُ إِذَا أَسْرَعَ
اَلتَّغَلُّلُ [et-teġallul] (fethateynle ve lâm-ı evvelin zammı ve teşdîdiyle) Gâliye idhâl etmek. Ebû Naṡr eyitti: Aṡmaʹî’den suʹâl edip تَغَلَّلْتُ مِنَ الْغَالِيَةِ câ΄iz olur mu dedim, eyitti: Eger lihyene yâhûd şâribine gâliye idhâl etmeği dilersen câ΄iz olur dedi.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı