اَلْإِغَامَةُ [el-iġâmet] (إِقَامَةٌ [iḵâmet] vezninde) ve
اَلْإِغْيَامُ [el-iġyâm] (aslı üzere) ve
اَلتَّغْيِيمُ [et-tağyim] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) ve
اَلتَّغَيُّمُ [et-teġayyum] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Havâ bulutlanmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَغَامَتِ السَّمَاءُ وَأَغْيَمَتْ وَغَيَّمَتْ وَتَغَيَّمَتْ بِمَعْنَى غَامَتْ Ve
إِغْيَامٌ [iġyâm] Bir mahalde mukîm olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَغْيَمَ الْقَوْمُ إِذَا أَقَامُوا يَعْنِي كَالْغَيْمِ Ve bir adama susuzluk uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: أَغْيَمَ الْقَوْمُ إِذَا أَصَابَهُمْ غَيْمٌ أَيْ عَطَشٌ Ve
تَغْيِيمٌ [taġyîm] Gecenin zulmeti siyâh bulut gibi basıp çökmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: غَيَّمَ اللَّيْلُ إِذَا جَاءَ كَالْغَيْمِ
اَلتَّغْيِيمُ [et-taġyîm] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Bi-maʹnâhu kezâlik; yukâlu: غَامَتِ السَّمَاءُ وَأَغَامَتْ وَأَغْيَمَتْ وَتَغَيَّمَتْ وَغَيَّمَتْ كُلُّهُ بِمَعْنًى Ve
إِغْيَامٌ [iġyâm] Halka bulut erişmeğe dahi derler; yukâlu: أَغْيَمَ الْقَوْمُ إِذَا أَصَابَهُمْ غَيْمٌ Ve bu Ebû ʹAmr rivâyetidir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı