اَلْمَرْبُوطُ [el-merbûṯ] ve
اَلرَّبِيطُ [er-rebîṯ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Bağlanmış nesneye denir; yukâlu: شَيْءٌ مَرْبُوطٌ وَرَبِيطٌ أَيْ مَشْدُودٌ Ve
رَبِيطٌ [rebîṯ] Şol kuru hurmâya ıtlâk olunur ki dağarcığa koyup üzerine tâzelenmek için su dökülmüş ola; yukâlu: عِنْدَهُ رَبِيطٌ وَهُوَ تَمْرٌ يُوضَعُ فِي الْجِرَابِ وَيُصَبُّ عَلَيْهِ الْمَاءُ فَيَعُودُ كَالرُّطَبِ Ve suya ıslatılmış hurmâ koruğuna ıtlâk olunur; yukâlu: بُسْرٌ رَبِيطٌ أَيْ مَوْدُونٌ Ve şol râhibe ve zâhide ve hakîm ve feylesûfa ıtlâk olunur ki nefslerini dünyâdan menʹ ve uhrâya rabt eylemiş olalar, رَابِطٌ [râbiṯ] gibi, ke-mâ se-yuzkeru. Ve
رَبِيطٌ [Rebîṯ] Ġavšamp; b. Murr b. Ṯalḩa’nın lakabıdır. Mezbûrun vâlidesinin mukaddemâ evlâdı taʹayyüş eylememekle eğer min baʹd bir veledim kalır ise başına ʹalâmet için yün parçası bağlayıp kendisini Kaʹbe-i muʹazzama hizmetine رَبِيطٌ [rebîṯ] yaʹnî merbût edeyim diye nezr eylemişti. Vaktâ ki Ġavšamp;-ı merkûm tevellüd ve taʹayyüş eylemekle nezrine vefâ ile beyt-i şerîfe hâdim edip bülûga kadar o hizmette ibkâ baʹdehu intizâʹ eylemekle Rebîṯ ile mülakkab olmuştur.
اَلرَّبِيطُ [er-rebîṯ] (râ’nın fethi ve bâ’nın kesri ve meddiyle) Bağlanan davar; yukâlu: نِعْمَ الرَّبِيطُ هَذَا لِمَا يُرْتَبَطُ مِنَ الْخَيْلِ Ve
رَبِيطٌ [Rebîṯ] Ġavšamp; b. Murre’nin lakabıdır. Ve şol hurmâ koruğuna derler ki suya bırakılmış ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı