اَلْأَذِينُ [el-ežîn] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) إِذْنٌ [ižn] gibi bilmeğe denir; tekûlu: فَعَلَهُ بِإِذْنِي وَأَذِينِي أَيْ بِعِلْمِي Ve kulağa denir, أُذُنٌ [užun] gibi. Ve
أَذِينٌ [ežîn] أَذَانٌ [ežân] maʹnâsınadır ki namâz için nidâ-yı maʹhûddur. Ve mü΄ezzine denir. Ve muhaddisînden Muḩammed b. Caʹfer’in pederinin ceddi ismidir. Ve bir kavmin zaʹîm ve maslahat-güzârına denir; yukâlu: هُوَ أَذِينُ الْقَوْمِ أَيْ زَعِيمُهُمْ Ve kefîl maʹnâsınadır. Ve şol mahalle denir ki her taraftan ona ezân sesi gelir ola; tekûlu: نَحْنُ فِي مَكَانٍ أَذِينٍ إِذَا كَانَ يَأْتِيهِ الْأَذَانُ مِنْ كُلِّ نَاحِيَةٍ Ve
إبْنُ أَذِينٍ [İbnu Ežîn] Ebû Nuvâs’ın nedîmi idi.
اَلْأَذِينُ [el-ežîn] (hemzenin fethi ve žâl’ın kesri ve meddiyle) Bi-maʹnâhu. Ve
أَذِينٌ [ežîn] Kefîle dahi derler. Ve
أَذِينٌ [ežîn] Şol mekâna dahi derler ki ona her cânibden ezân âvâzı erişe.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı