el-isfâf ~ اَلْإِسْفَافُ

Kamus-ı Muhit - الإسفاف maddesi

اَلْإِسْفَافُ [el-isfâf] (hemzenin kesriyle) Bu dahi hurmâ yaprağından zenbîl makûlesi örmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ الْخُوصَ بِمَعْنَى سَفَّهُ Ve bir kimse sefile-tabʹ olmakla maʹâlî-i umûra himmet eylemeyip nâçîz ve hurdevât makûlesi umûr ardına düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ فُلاَنٌ إِذَا تَتَبَّعَ مَدَاقَّ الْأُمُورِ Ve hemdeminden kaçıp gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ الرَّجُلُ إِذَا هَرَبَ مِنْ صَاحِبِهِ Ve süflâ ve dûn ve kemter işler taleb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ فُلاَنٌ إِذَا طَلَبَ الْأُمُورَ الدَّنِيَّةَ Ve deveye kuru ʹalef yedirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ الْبَعِيرَ إِذَا عَلَفَهُ الْيَبِيسَ Ve atı gemlemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ الْفَرَسَ اللِّجَامَ إِذَا أَلْقَاهُ فِي فِيهِ Ve kuş yeri sıyırtarak uçup gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ الطَّائِرُ إِذَا دَنَا مِنَ الْأَرْضِ فِي طَيَرَانِهِ Ve sehâb yere yakın çökmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّتِ السَّحَابَةُ إِذَا دَنَتْ مِنَ الْأَرْضِ Ve kıya kıya bakmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ النَّظَرَ إِذَا حَدَّدَهُ Ve deve ısırmak kasdıyla başını yere eğmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ الْفَحْلُ إِذَا صَوَّبَ رَأْسَهُ لِلْعَضِيضِ Ve yaraya dârû ekmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَفَّ الْجُرْحَ دَوَاءً إِذَا أَدْخَلَهُ فِيهِ Ve bir nesneye zafer-yâb olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَا أَسَفَّ مِنْهُ بِتَافِهٍ أَيْ مَا ظَفَرَ مِنْهُ بِشَيْءٍ Ve bir adamın benzi mütegayyir olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أُسِفَّ وَجْهُهُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا تَغَيَّرَ

Vankulu Lugatı - الإسفاف maddesi

اَلْإِسْفَافُ [el-isfâf] (hemzenin kesriyle) Bi-maʹnâhu; tekûlu: أَسْفَفْتُهُ إِذَا نَسَجْتَهُ أَيْضًا Ve

إِسْفَافٌ [isfâf] Bir nesneyi مَسْفُوفٌ [mesfûf] saçar gibi saçmağa dahi derler; yukâlu: أَسَفَّ وَجْهَهُ النَّؤُورَ Ve نَؤُورٌ [ne΄ûr] nûn’un fethi ve hemzenin zammı ve meddiyle şol devedir ki iğne ile döğün vuranlar istiʹmâl eder, döğün yeşil renk bağlasın diye. Ve fi’l-hadîsi: “كَأَنَّمَا أُسِفَّ وَجْهُهُ” أَيْ تَغَيَّرَ وَجْهُهُ فَكَأَنَّهُ ذُرَّ عَلَيْهِ شَيْءٌ غَيْرُهُ Ve

إِسْفَافٌ [isfâf] Şiddet ve hiddet-i nazara dahi derler. Ve fi’l-hadîsi: “أَنَّ الشَّعْبِيَّ كَرِهَ أَنْ يُسِفَّ الرَّجُلُ النَّظَرَ إِلَى أُمِّهِ وَابْنَتِهِ وَأُخْتِهِ” Ve

إِسْفَافٌ [isfâf] Bulut yere yakın olmağa dahi derler; yukâlu: أَسَفَّتِ السَّحَابَةُ إِذَا أَدْنَتْ مِنَ الْأَرْضِ Kezâlik kuş uçarken yere karîb olmağa dahi derler. Ve

إِسْفَافٌ [isfâf] Umûrun hurdevâtına mukayyed olmağa dahi derler; yukâlu: أَسَفَّ الرَّجُلُ إِذَا تَتَبَّعَ مَدَاقَّ الْأُمُورِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı