اَلْأَرْضُ الْأَرِيضَةُ [el-arḋu’l-arîḋat] Şol yere denir ki hâs ve hoş-manzar ve hayrlı ve münbit ola; yukâlu: أَرْضٌ أَرِيضَةٌ أَيْ زَكِيَّةٌ مُعْجِبَةٌ لِلْعَيْنِ خَلِيقَةٌ لِلْخَيْرِ
اَلْأَرْضُ الْأَرِيضَةُ [el-erḋu’l-erîḋat] (أَرِيضَةٌ [erîḋat]ta hemzenin fethi ve rî’nin kesri ve meddiyle) Pâk olup bitirici olan yer; ve yukâlu: أَرُضَتْ مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا زَكَتْ Kâle Ebû ʹAmr: وَنَزَلُوا أَرْضًا أَرِيضَةً أَيْ مُعْجِبَةً لِلْعَيْنِ Yaʹnî “Göze hûb görünür yere nüzûl ettiler.” Ve yukâlu: لَا أَرْضَ لَكَ كَمَا يُقَالُ لَا أَمْرَ لَكَ Yaʹnî mahall-i zemmde böyle derler. Ve
أَرْضٌ [erḋ] Davar ayaklarının aşağısına dahi derler. Ve
أَرْضٌ [erḋ] Silkinmeğe ve titremeğe dahi derler. İbn ʹAbbâs radıyallâhu ʹanhu yer deprendikte “أَزَلْزَلَتِ الْأَرْضُ أَمْ بِي أَرْضٌ” dedi. Ve
أَرْضٌ [erḋ] Zükâma dahi derler, dumağı maʹnâsına. Ve
أَرْضٌ [erḋ] Ağaç kurdu ağaç yemeğe dahi derler; yukâlu: أُرِضَتِ الْخَشَبَةُ تُؤْرَضُ أَرْضًا عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ إِذَا أَكَلَتْهَا الدُّودُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı