اَلْآرَاءُ [el-ârâ΄] (hemzenin fethi ve meddiyle ve âhirinde elifin meddiyle) Cemʹi, kalb-i mekân olmakla. Veرَأْيٌ [re΄y] Fıkh ʹilminde kıyâs edip te΄emmül kılmağa dahi derler; yukâlu: رَأَى فِي الْفِقْهِ رَأْيًا Ve ʹArab tâ΄ifesi رَأَى [re΄â]nın müstakbelinde hemzeyi tahfîf ettiler, kesîren istiʹmâl olduğu için. Ve gâh olur zarûret hîninde hemze ile dahi istiʹmâl ederler. Ve gâh olur mâzîsinde dahi bilâ-hemze istiʹmâl ederler. Ve kezâlik أَرَأَيْتَ Ve أَرَأَيْتَكَ kelimelerinde أَرَيْتَ ve أَرَيْتَكَ dahi derler bilâ-hemze. Ve emrinde asl üzerine ihrâc etsen إِرْأَ dersin ve ferʹ üzere ihrâc etsen رَ dersin. Ve Ebû Zeyd eyitti: “بِعَيْنٍ مَا أَرَيَنَّكَ” derler إِعْمَلْوَكُنْكَأَنِّيأَنْظُرُإِلَيْكَ maʹnâsına, yaʹnî “Ben seni görürem gibi işle.” Ve
رَأْيٌ [re΄y] Bir kimsenin ciğerine vurmağa dahi derler; tekûlu:رَأَيْتُهُإِذَا أَصَبْتَرِئَتَهُ Ve رِئَةٌ [ri΄et] ciğere derler ʹalâ-mâ se-yecî΄u. Ve تَرَيْنَ dersin müfred-i mü΄ennes-i muhâtabada ve cemʹ-i mü΄ennes-i muhâtabada dahi hâl böyledir, zîrâ yâ΄î olan kelimelerde müfred-i mü΄ennes-i muhâtaba ve cemʹ-i mü΄ennes-i muhâtaba berâber olur; tekûlu li’l-mer΄eti: أَنْتِ تَرَيْنَ وَلِلْجَمَاعَةِ أَنْتُنَّ تَرَيْنَ Bu kadar var ki müfredde olan nûn ʹalâmet-i refʹ ve cemʹde olan nûn ʹalâmet-i cemʹdir. Ve eger nûn-ı vikâye dâhil kılarsan أَنْتِ تَرَيْنَنِي dersin ve eger dilersen idgâm edip تَرَيْنِّي dersin nûn’un teşdîdiyle, nitekim تَضْرِبْنِي ve تَضْرِبْنِّي dersin.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı