el-aṯbâḵ ~ اَلْأَطْبَاقُ

Vankulu Lugatı - الأطباق maddesi

اَلْأَطْبَاقُ [el-aṯbâḵ] (hemzenin fethiyle) Cemʹi, tabaklar maʹnâsına. Ve

طَبَقٌ [ṯabaḵ] Her nesneye ıtlâk olunur ki bir nesnenin üzerinde olup onu ihâta etmiş ola. Ve

طَبَقٌ [ṯabaḵ] Gecenin ve gündüzün ekserine derler; yukâlu: مَضَى طَبَقٌ مِنَ اللَّيْلِ وَطَبَقٌ مِنَ النَّهَارِ إِذَا مَضَى مُعْظَمٌ مِنْهُ Ve

طَبَقٌ [ṯabaḵ] Şol yufka kemiğe derler ki arkada olan omurga kemiklerinden iki kemik arasında olur. Ve

بِنْتُ طَبَقٍ [bintu ṯabaḵ] Kaplubağaya derler. Ve bu sebebden belâya ve âfete إِحْدَى بَنَاتِ طَبَقٍ dediler. Ve vechi budur ki ʹArab tâ΄ifesi şöyle zuʹm ederler ki kaplubağa doksan dokuz yumurta yumurtlaya ki cümlesi kaplubağa ola ve bir dahi yumurtlaya ki siyâh yılan ola. Ve

طَبَقٌ [ṯabaḵ] Cemâʹat maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَتَانَا طَبَقٌ مِنَ النَّاسِ وَطَبَقٌ مِنَ الْجَرَادِ Yaʹnî Benî Âdem’den ve çekirgeden bir cemâʹat. Ve

طَبَقٌ [ṯabaḵ] Koyun sürüsünün baʹzı baʹzı ardınca doğurması; yukâlu: وَلَدَتْهَا الرُّجَيْلَاءَ وَوَلَدَتْهَا طَبَقًا Ve رُجَيْلَاءُ [ruceylâ΄] râ’nın zammı ve cîm’in fethi ve elifin meddiyle kezâlik birbiri ardınca doğurmak. Ve

طَبَقٌ [ṯabaḵ] Şol yağmura derler ki ʹâmm ola. Ve

طَبَقٌ [ṯabaḵ] Hâl maʹnâsına da gelir; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَنْ طَبَقٍ﴾ )الإنشقاق، 19) أَيْ حَالًا عَنْ حَالِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ Ve

طَبَقٌ [ṯabaḵ] El açılmamağa dahi derler; yukâlu: طَبَقَتْ يَدُهُ طَبَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَتْ لَا تَنْبَسِطُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı