el-iʹtirâḋ ~ اَلْإِعْتِرَاضُ

Kamus-ı Muhit - الإعتراض maddesi

اَلْإِعْتِرَاضُ [el-iʹtirâḋ] (إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) Menʹ maʹnâsınadır; fi’l-asl tarîk-i meslûkta sâlikin önüne binâ΄ ve sâ΄ir nesne gerilmemek maʹnâsına olmakla bu münâsebetle menʹ-i mutlak maʹnâsında istiʹmâl olundu; yukâlu: إِعْتَرَضَ لَهُ إِذَا مَنَعَهُ Ve عَرْضٌ [ʹarḋ] lafzından mutâviʹ olur; yukâlu: عَرَضَهُ فَاعْتَرَضَ Ve ser-ʹasker ʹarz-ı leşker eyledikte nefer süvâr olup durmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَرَضَ فُلاَنٌ إِذَا صَارَ وَقْتَ الْعَرْضِ رَاكِبًا Ve bir nesne nehrde muʹteriz olan haşebe gibi arkuru gelivermek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَرَضَ الشَّيْءُ إِذَا صَارَ كَالْخَشَبَةِ الْمُعْتَرِضَةِ فِي النَّهْرِ Ve bir adama maraz yâhûd cinn dokunma gibi hâdise ʹârız olmakla süst-endâm olup zevcesine kurbândan ʹâciz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَرَضَ الرَّجُلُ عَنِ امْرَأَتِهِ إِذَا أَصَابَهُ عَارِضٌ مِنَ الْجِنِّ أَوْ مِنْ مَرَضٍ يَمْنَعُهُ عَنْ إِتْيَانِهَا Şârih der ki bunda savâb olan mechûl bünyesiyle olmaktır. Ve

إِعْتِرَاضٌ [iʹtirâḋ] Bir nesne bir nesnenin önüne gerilip siperlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَرَضَ الشَّيْءُ دُونَ الشَّيْءِ إِذَا حَالَ Ve serkeş dâbbe yedek çekene râm olmamakla yularına gerilip beri öte sapmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: إِعْتَرَضَ الْفَرَسُ فِي رَسَنِهِ إِذَا لَمْ يَسْتَقِمْ لِقَائِدِهِ Ve henüz tor ve serkeş olan hayvâna binmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَرَضَ زَيْدٌ اَلْبَعِيرَ إِذَا رَكِبَهُ وَهُوَ صَعْبٌ بَعْدُ Ve bir kimse bir kimseye doğru ok doğrultup atıp öldürmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَرَضَ لَهُ بِسَهْمٍ إِذَا أَقْبَلَ بِهِ قِبَلَهُ فَرَمَاهُ فَقَتَلَهُ Ve bir işe ayın evvelinden başlamayıp aralığından başlamak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: إِعْتَرَضَ الشَّهْرَ إِذَا ابْتَدَأَهُ مِنْ غَيْرِ أَوَّلِهِ Ve bir kimsenin ırz ve nâmûsuna dokunmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَرَضَ فُلاَنًا إِذَا وَقَعَ فِيهِ Ve başbuğ olan kimse neferât-ı ʹaskeri birer birer gözden geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَرَضَ الْقَائِدُ الْجُنْدَ إِذَا عَرَضَهُمْ وَاحِدًا بَعْدَ وَاحِدٍ Ve fi’l-hadîsi: ḣلاَ جَلَبَ وَلاَ جَنَبَ وَلاَ اعْتِرَاضَḢ وَهُوَ أَنْ يَعْتَرِضَ الرَّجُلُ بِفَرَسِهِ فِي بَعْضِ الْغَايِةِ Bu, maʹnâ-yı evvelden me΄hûzdur, murâd koşu meydânında koşup giderken süvârın biri bir taraftan çıkıp onlara karışmakla berâber koşmaktır. Şahs-ı mezbûrun atı dinç olup meydân başından koşanların atları yorgun olmakla müsâvât olmadığına mebnî nehy vârid olmuştur.

Vankulu Lugatı - الإعتراض maddesi

اَلْإِعْتِرَاضُ [el-iʹtirâḋ] (hemzenin ve tâ’nın kesriyle) ʹAskeri yoklayıp gözden geçirmek; tekûlu: إِعْتَرَضْتُ عَلَى الدَّابَّةِ إِذَا كُنْتَ وَقْتَ الْعَرْضِ رَاكِبًا Ve

إِعْتِرَاضٌ [iʹtirâḋ] Bir nesne arkırı olmağa da derler; yukâlu: إِعْتَرَضَتِ الْخَشَبَةُ فِي النَّهْرِ Ve

إِعْتِرَاضٌ [iʹtirâḋ] Bir nesneye hâ΄il olmağa da derler; yukâlu: إِعْتَرَضَ الشَّيْءُ دُونَ الشَّيْءِ إِذَا حَالَ دُونَهُ Ve at yularına arkırı gelip yeden kimseye doğru yürümemeğe dahi derler; tekûlu: إِعْتَرَضَ الْفَرَسُ فِي رَسَنِهِ إِذَا لَمْ يَسْتَقِمْ لِقَائِدِهِ Ve

إِعْتِرَاضٌ [iʹtirâḋ] Tamâm râm olmayan deveye binmeğe de derler; tekûlu: إِعْتَرَضْتُ الْبَعِيرَ إِذَا رَكِبْتَهُ وَهُوَ صَعْبٌ Ve okla bir kimseye teveccüh edip vurup öldürmeğe de derler. Ve bir nesneye ayın evvelinden başlamamağa da derler; tekûlu: إِعْتَرَضْتُ الشَّهْرَ إذِاَ ابْتَدَأْتَهُ مِنْ غَيْرِ أَوَّلِهِ Ve bir kimsenin ʹırzına değmeğe dahi derler; yukâlu: إِعْتَرَضَ فُلَانٌ فُلَانًا أَيْ وَقَعَ فِيهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı