el-użfûr ~ اَلْأُظْفُورُ

Kamus-ı Muhit - الأظفور maddesi

اَلْأُظْفُورُ [el-użfûr] (أُسْلُوبٌ [uslûb] vezninde) Bu dahi tırnağa denir. Cevherî’nin أُظْفُورٌ [użfûr] dahi ظُفُرٌ [żufur]un cemʹidir demesi galattır, zîrâ أُظْفُورٌ [użfûr] müfreddir, niteki şâʹirin işbu “مَا بَيْنَ لُقْمَتِهَا الْأُولَى إِذَا انْحَدَرَتْ || وَبَيْنَ أُخْرَى تَلِيهَا قَيْدُ أُظْفُورٍ” beytinde müfred olarak vâriddir. Miṡbâḩ sâhibi Cevherî’yi tugyân-ı kaleme haml ile insâf eylemiştir, أَظْفُرٌ tahrîr edecek iken zeyg-i kaleme vâv ziyade olmuştur; ve tekûlu’l-ʹArab: رَجُلٌ مُقَلَّمُ الظُّفُرِ أَوْ كَلِيلُ الظُّفُرِ أَيْ مَهِينٌ Yaʹnî “Ferd-i vâhide îrâs-ı zarar eder makûlesi değildir, zebûn ve zelîldir.” Ve

ظُفْرٌ [żufr] Bir dericiğe denir ki maʹâzallâhi taʹâlâ gözde hâdis olup gözü örtmekle rü΄yetine mâniʹ olur. Salâbette tırnağa teşbîh olunmuştur. Kütüb-i tıbbiyyede bu ظَفَرَةٌ [żaferet] ʹunvânında mersûm ve bir ʹillettir ki tabaka-i mültehamede yâhûd gözü ihâta eden hicâbda hâdis olur bir ziyâdeliktir, ekserî gözün pınarında zuhûr eder, gâh sarı ve gâhî kızıl ve gâhça donuk olur ve gâhça mümtedd olup tabaka-i karniyyeye doğru yürüyüp gözün bebeğini örter ve görmeğe zarar eder diye meşrûhtur. Ve bu, perde taʹbîr eyledikleri ʹillet olacaktır. Ve

ظُفْرٌ [żufr] Yayın kiriş düğümlendiği yerden ucuna varınca, ʹalâ-kavlin yayın ucuna ıtlâk olunur; yukâlu: قَوْسٌ لَطِيفَةُ الظُّفْرِ وَهُوَ مَا وَرَاءَ مَعْقِدِ الْوَتَرِ إِلَى طَرَفِ الْقَوْسِ أَوْ طَرَفُ الْقَوْسِ Ve

ظُفْرٌ [Żufr] Yemen’de bir hısn adıdır. Ve nefy makâmında kes ve kimse maʹnâsına istiʹmâl ederler; yukâlu: مَا بِالدَّارِ ظُفْرٌ أَيْ أَحَدٌ Ve nefs ve zât maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: مَا رَأَيْتُهُ بِظُفْرِهِ أَيْ بِنَفْسِهِ ʹAlâka, cüz΄iyyet ve külliyyettir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı