اَلْإِعْتَاقُ [el-iʹtâḵ] (hemzenin kesriyle) Kul âzâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَعْتَقَهُ إِذَا أَخْرَجَهُ عَنِ الرِّقِّ وَذَلِكَ مُعْتَقٌ وَعَتِيقٌ Ve râkib atını sürʹat ettirip ileri geçirmek maʹnâsınadır ki gürûhtan kurtarıp âzâd eylemiş olur; yukâlu: أَعْتَقَ فَرَسَهُ إِذَا أَعْجَلَهَا وَأَنْجَاهَا Ve eski kuyuyu kazıp duvarını taşla örmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَعْتَقَ قَلِيبَهُ إِذَا حَفَرَهَا وَطَوَاهَا Ve davarı güzelce takayyüd ve tîmâr ile tavlandırıp ıslâh eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَعْتَقَ الْمَالَ إِذَا أَصْلَحَهُ Ve bir yeri havza-i zabta geçirip mülk edinmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَعْتَقَ مَوْضِعَهُ إِذَا حَازَهُ فَصَارَ لَهُ
اَلْإِعْتَاقُ [el-iʹtâḵ] (hemzenin kesriyle) Âzâd etmek; tekûlu: أَعْتَقْتُهُ أَنَا Ve
إِعْتَاقٌ [iʹtâḵ] Mâlı ıslâh etmeğe dahi derler; tekûlu: أَعْتَقْتُ الْمَالَ إِذَا أَصْلَحْتَهُ Ve
إِعْتَاقٌ [iʹtâḵ] Bir nesneyi ʹacele üzere halâs kılmağa dahi derler; yukâlu: أَعْتَقَهَا صَاحِبُهَا إِذَا أَعْجَلَهَا وَأَنْجَاهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı