el-iʹtiṡâr ~ اَلْإِعْتِصَارُ

Kamus-ı Muhit - الإعتصار maddesi

اَلْإِعْتِصَارُ [el-iʹtiṡâr] (إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) عَصْرٌ [ʹaṡr] gibi rutûbetli nesneyi sıkmak maʹnâsınadır. ʹAlâ-ḵâvlin عَصْرٌ [ʹaṡr] bir adam bir şey΄i bi-nefsihi sıkmak ve إِعْتِصَارٌ [iʹtiṡâr] kendisi için sıkılmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَصَرَ الثَّوْبَ إِذَا اسْتَخْرَجَ مَا فِيهِ أَوْ عَصَرَهُ إِذَا وَلِيَ ذَلِكَ بِنَفْسِهِ وَاعْتَصَرَهُ إِذَا عُصِرَ لَهُ Ve

إِعْتِصَارٌ [iʹtiṡâr] Bir adama verdiği ʹatiyyeyi istirdâd eylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: أَعْطَى فُلاَنًا عَطِيَّةً فَاعْتَصَرَهَا أَيِ ارْتَجَعَهَا Nüshalarda اَلْإِعْتِصَارُ إِنْتِجَاعُ الْعَطِيَّةِ ʹunvânıyla mersûm olup lâkin şârih onu pesend eylemeyip إِرْتِجَاعٌ nüshasını tasvîb eylemiştir. Ve إِنْتِجَاعٌ [inticâʹ] bir adamdan lutf ve ihsân ve istifâde kılmak maʹnâsına olmakla o dahi mâddeye mülâyimdir. Ve şârih misâl-i mezkûr ile temsîlden başka Esâs’ın ve Nihâye’nin ʹibâreleriyle istidlâl eylemiştir. Fi’l-Esâs: يُقَالُ أَعْطَاهُ شَيْئًا ثُمَّ اعْتَصَرَهُ أَيِ ارْتَجَعَهُ Ve fî hadîsi’ş-Şaʹbî: ḣيَعْتَصِرُ الْوَالِدُ عَلَى الْوَلَدِ فِي مَالِهِḢ Kâle İbnu’l-Ešamp;îr: إِنَّمَا عَدَّاهُ بِعَلَى لِأَنَّهُ فِي مَعْنَى يَرْجِعُ عَلَيْهِ Ve bir adamın boğazına taʹâm tıkanmakla hazm için azca azca su içmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَصَرَ بِالْمَاءِ مَا غَصَّ بِهِ مِنَ الطَّعَامِ إِذَا شَرِبَهُ قَلِيلاً قَلِيلاً لِيُسِيغَهُ Ve bir kimseden gurm ve cerîme yâhûd ʹatiyye makûlesiyle bir mikdâr mâl çıkarmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: إِعْتَصَرَ مِنْهُ إِذَا اسْتَخْرَجَ مِنْهُ مَالاً لِغُرْمٍ أَوْ غَيْرِهِ Ve buhl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَصَرَ عَلَيْهِ إِذَا بَخِلَ Ve menʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَصَرَهُ إِذَا مَنَعَهُ Ve sığınmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَصَرَ بِفُلاَنٍ إِذَا الْتَجَأَ Ve bir nesneden bir mikdârca şey΄ ahz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: إِعْتَصَرَ مِنَ الشَّيْءِ إِذَا أَخَذَ مِنْهُ

Vankulu Lugatı - الإعتصار maddesi

اَلْإِعْتِصَارُ [el-iʹtiṡâr] (hemzenin kesri ve ʹayn’ın sükûnuyla) Sığınmak maʹnâsına; yukâlu: إِعْتَصَرْتُ بِفُلَانٍ أَيِ الْتَجَأْتُ إِلَيْهِ Ve istihrâc maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: إِعْتَصَرْتُ مَالَهُ إِذَا اسْتَخْرَجْتَهُ مِنْ يَدِهِ Ve fi’l-hadîsi: “يَعْتَصِرُ الْوَالِدُ عَلَى وَلَدِهِ فِي مَالِهِ” أَيْ يَمْنَعُهُ إِيَّاهُ وَيَحْبِسُهُ عَنْهُ Ve

إِعْتِصَارٌ [iʹtiṡâr] Üzüm sıkmağa dahi derler; yukâlu: إِعْتَصَرَ الْعِنَبَ Ve

إِعْتِصَارٌ [iʹtiṡâr] Şîre tutmağa dahi derler; yukâlu: إِعْتَصَرْتُ عَصِيرًا أَيِ اتَّخَذْتُهُ Ve

إِعْتِصَارٌ [iʹtiṡâr] Az az su içmeğe dahi derler. Boğaza duran taʹâmı hazm etmek için.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı